Talût’un Krallığı
Talût’un Krallığı

 
Tevrat’ın geniş bir anlatımını yaptığı Talût’un iktidara geçmesi hikâyesini aktarmaya gerek görmeden Mevdudi’nin kısa anlatımıyla Talût’un nasıl kral seçildiğini aktaracağız.“M.Ö. 1000 yıllarında Amalika'lılar İsrailoğulları'na saldırdılar ve Filistin'in birçok bölümünü ele geçirdiler. O dönemde İsrailoğulları'nın işlerine bakan Peygamber Samuel (a.s) çok yaşlanmıştı. Bu nedenle İsrailoğulları'nın büyükleri Samuel'e gittiler ve "Allah yolunda savaşacak bir hükümdar (kral) tayin et" dediler. Onlar da diğer milletler gibi kendilerini yönetecek bir kral istiyorlardı.”[26] Kur’an bu durumu şöyle yansıtmaktadır: “Musa'dan sonra, Benî İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım" demişlerdi.”[27]
 Yukarıda satırlarda üzerinde ayrıntılarıyla değindiğimiz, İsrailoğullarının Samuel peygamberden kral isteklerine, Kur’an da olumlu cevap verildiğini görmekteyiz:“Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi.”[28]  
Tevrat metinleri ise Kral seçimine dair olayları şöyle nakletmektedir: “Samuel, "Ama sen dur" diye ekledi, "Sana Tanrı'nın sözünü bildireceğim."[29] “Sonra Samuel yağ kabını alıp yağı Saul'un başına döktü. Onu öpüp şöyle dedi: "RAB seni kendi halkına önder olarak meshetti”[30]   “Böylece bütün halk Gilgal'a gidip RAB'bin önünde Saul'un kral olduğunu onayladı. Orada, RAB'bin önünde esenlik sunuları sundular; Saul da, bütün İsrailliler de büyük bir sevinç yaşadılar.”[31]
Hz. Musa geleneği olan seçilen kişileri yağla meshetme ritüeli uygulanarak İsrailoğullarına Kral seçilen Talût’a,  İsrailoğullarının geneli ittiba etmiş olsa bile daha evvel üzerinde durduğumuz gibi muhalefet edenler de bulunmaktaydı. Bunların Muhalefetinin malzemesi ise önemlidir. Çünkü İsrailoğullarının Kral Talût’a sergiledikleri muhalefet çoğu resullere ve özellikle Hz. Muhammed’in resul tayininde de gündeme geldiği görülmektedir. Kur’an bu hususta şöyle beyan eder. “Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? Dediler.”[32]
Burada Hz. Muhammed’e resullüğü hususunda itirazlar getiren Mekke’li müşriklere ve zımnen Medineli Yahudilere bir cevap olarak İsrailoğullarının Talût dönemi kıssasındaki vaki olay anlatılarak hem İsrailoğullarının Talût dönemi hem Hz. Muhammed dönemi hem de tüm zamanlarda cari olan müşrik itirazları ve bu itirazların Allah nezdindeki geçersizliği gündeme getirilmektedir. Bu durum aynı zamanda Kur’an kıssalarının yaşama nasıl örneklik ettiğini göstermektedir.  “Belki de sen (müşriklerin:) "Ona (gökten) bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü sana vahyolunan âyetlerin bir kısmını (duyurmayı) terk edeceksin ve bu yüzden ruhun daralacaktır. (İyi bil ki) sen ancak bir uyarıcısın. Allah ise her şeye vekîldir.”[33]    "Yahut da altından bir evin olmalı, ya da göğe çıkmalısın. Bize, okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece (göğe) çıktığına da asla inanmayız." De ki: Rabbimi tenzih ederim. Ben, sadece beşer bir elçiyim.” [34]
“Ama bazı kötü kişiler, "O bizi nasıl kurtarabilir?" diyerek Saul'u küçümsediler ve ona armağan vermediler. Saul ise buna aldırmadı.”[35]   "'…Saul mu bize krallık yapacak….?”[36]
Tevrat yorumcuları, Talut’un(Saul) İsrailoğullarına Kral olduğunda yaşının, otuz veya kırk civarında olduğu belirtmektedirler. [37]
 
Talût’un Krallığının simgesi “Ahit sandığı”nın geri gelmesi:
 
Kur’an’da Talût’un Cenab-ı Hakk tarafından Kral seçildiğinin göstergesi olarak çok güçlü bir örnek verilmektedir. Talût’un krallığının Allah Tarafından tayin edildiğinin en güçlü alameti Tabut’un yani İsrailoğulları deyimince “Ahit sandığı”nın geri gelmesidir.
Kur’an Ahit sandığı”nın geri gelmesi veya daha önce müşriklerce ele geçirilmesi olayı üzerinde durmaz, çünkü bu detaylar Tevrat’ta bulunmaktadır. Kur’an mücmel olarak gerekli yerlerde olayların önemli gördüğü akışını anlatır ve bundan dersler çıkarılmasını ister. Şimdi Kur’an’ın bu mücmel anlatımına bakalım:   “Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi.”[38]
Kur’an bu ayetinde İsrailoğullarının en kutsalları olan Tevrat levhaları ve diğer kutsal birtakım eşyalarının bulunduğu “Ahit sandığı”nı tasdik etmektedir. Aynı zamanda Tevrat kitaplarında anlatılan “Ahit sandığı”nın savaşlara götürülerek İsrailoğullarını manen güçlendirmesine de atıfta bulunmaktadır.
 “Ahit sandığı” Talût’un kral seçilmesinden önce müşrik Kenan kavimlerinden Filistî’lerin eline geçmiştir. Fakat Tevrat’ta detaylı olarak anlatılan hadiseler sonucu Filistîlerin başlarına gelen belalar sonucu yine onlar eliyle İsrailoğullarına geri verilmiştir. Kur’an bu hususa dikkat çekerek Talût’un Kral seçilmesinde olduğu gibi “Ahit sandığı”nın tekrar geri gelmesinde Allah’ın payına dikkat çekmekte böylece Talût’un krallığının İlahî desteğine vurgu yaparak İsrailoğullarını, Kral Talût’a bey’at etmeye çağırmaktadır.
 Cenab-ı Hakk’ın Kur’an’da beyan ettiği Talût kıssasında belirttiği “Ahit sandığı” için şu tespiti yaptığını görmekteyiz. “Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. “
Kur’an’ın “Tabut” dediği, İsrailoğullarının “Ahit sandığı”  adını verdikleri sandığın, Hz. Musa zamanında Yehova’nın isteği ile ve onun emirleri doğrultusunda imal edildiği Tevrat sayfalarında yer aldığı halde bazı müfessirlerin ilginç yorumlarıyla “Ahit sandığı”nın daha da gizemli hale getirildiğini gözlemlemekteyiz. İlgi çekici olan bu yorumlarda “Haber rivayet edenler şunu nakletmişlerdir: Allah Teâlâ Hz. Âdem (a.s)'e, içinde, zürriyetinden peygamber olacakların resimlerinin bulunduğu bir sanduka indirmişti. Hz. Âdem’in zürriyeti, bu sandukayı Hz. Yakûb (a.s)'a gelinceye kadar nesilden nesile miras yoluyla intikal ettirdiler. Sonra bu san­duka (Hz. Yakûb'un soyu olan) İsrailoğullarının elinde kaldı. Onlar bir mese­lede ihtilâf ettikleri zaman, o sanduka konuşuyor ve aralarında hükmediyordu. Savaşa gittiklerinde, onu eller üzerinde en önde taşıyorlar ve onun sayesinde düşmanlarına karşı zafer kazanmak istiyorlardı. Düşmanla çarpışırken, me­lekler onu askerin üstünde taşıyorlardı. Onlar bu sandukadan bir ses işittikleri zaman, muzaffer olacaklarını kesin olarak anlıyorlardı.”[39]
Hâlbuki Tevrat ve İncil “Ahit sandığı” hakkında şunları aktarmaktadır. Hz. Musa zamanında "O zaman Rab bana, 'Öncekiler gibi iki taş levha kes ve dağa, yanıma çık' dedi, 'Ağaçtan bir sandık yap.”[40]   "Saf altından bir Bağışlanma Kapağı yap. Boyu iki buçuk, eni bir buçuk arşın olacak. Kapağın iki kenarına dövme altından birer Keruv yap. Keruvlar'dan birini bir kenara, öbürünü öteki kenara, kapakla tek parça halinde yap. Keruvlar yukarı doğru açık kanatlarıyla kapağı örtecek. Yüzleri birbirine dönük olacak ve kapağa bakacak. Kapağı sandığın üzerine, sana vereceğim taş levhaları ise sandığın içine koy. Seninle orada, Levha Sandığı'nın üstündeki Keruvlar arasında, kapağın üzerinde görüşeceğim ve İsrailliler için sana buyruklar vereceğim.”[41]diye belirtmiştir. Tevrat’ta Yehova’nın isteği ve onun direktifleri doğrultusunca imal edildiği anlatılan “Sandığın içinde altından yapılmış man testisi, Harun'un filizlenmiş asası ve antlaşmanın taş levhaları vardı.”[42]
Bu realite ortada iken müfessirlerin ahit sandığı ve içindekilerle ilgili yaptıkları acayip yorumlara İsrailiyat denmesi bile mümkün değildir. Çünkü İslami literatürde, İsrailiyat denen Tevrat ve Yahudi metinlerinde bile böyle ifadeler yer almamaktadır. Bu durum Kur’an kıssalarının tefsirinde metod geliştiremeyen İslam âlimlerinin usülsüz yaklaşımlarını göstermektedir. Çeşitli yazılarımızda değindiğimiz bu olumsuz durum halen Kur’an kıssaların anlaşılması hususundaki tefsirler açısından devam ettirilmektedir.
Tevrat “Ahit sandığı” ile ilgili olayları şöyle aktarır: “Filistliler, Tanrı'nın Sandığı'nı ele geçirdikten sonra, onu Even-Ezer'den Aşdot'a götürdüler. Tanrı'nın Sandığı'nı Dagon Tapınağı'na taşıyıp Dagon heykelinin yanına yerleştirdiler. Ertesi gün erkenden kalkan Aşdotlular, Dagon'u RAB'bin Sandığı'nın önünde yüzüstü yere düşmüş buldular. Dagon'u alıp yerine koydular. Ama ertesi sabah erkenden kalktıklarında, Dagon'u yine RAB'bin Sandığı'nın önünde yüzüstü yere düşmüş buldular. Bu kez Dagon'un başıyla iki eli kırılmış, eşiğin üzerinde duruyordu; yalnızca gövdesi kalmıştı.”[43]
“Ahit sandığı”nın,İsrailoğullarının manevi gücü olduğunu tespit eden müşrikler, savaşta yendikleri İsrailoğulları sıbtının elinde olan bu sandığı ülkelerine götürüp putlarının olduğu mekâna koyarak akıllarınca kendilerinin de bu kutsal sandığın gücüne sahip olacaklarını düşünmüşlerdir. Ancak hesapları tutmamıştır.   
 “Bütün Filist beylerini toplayarak, "İsrail Tanrısı'nın Sandığı'nı buradan uzaklaştırın" dediler, "Sandık yerine geri gönderilsin; öyle ki, bizi de halkımızı da yok etmesin." Çünkü kentin her yanını ölüm korkusu sarmıştı. Tanrı'nın onlara verdiği ceza çok ağırdı. Sağ kalanlarda urlar çıktı. Kent halkının haykırışı göklere yükseldi. “[44]
Neticede “Ahit sandığı” İsrailoğullarının müşriklerle savaşmasına gerek kalmadan Allah’ın takdiriyle müşriklerin eliyle “RAB'bin Sandığı Filist ülkesinde yedi ay kaldıktan sonra…”[45] Tekrar geri getirilmiştir.
Kur’an’ın Ahit sandığının gelmesinde altını çizdiği konular şunlardır. Birincisi Talût’un Kral tayin edilmesi Allah iradesinin yansımasıdır. İkincisi ise savaşlara “Ahit sandığı” ile giderek onda olağanüstü güçler atfeden İsrailoğulları bu vesileyle maddi olarak manevi açıdan desteklenmiştir. Böylece savaşlardan kaçma, yan çizme yoluna başvuramayacaklardır. Artık bir kralları vardır ve daha önceki savaşlarda kendilerine manevi güç veren “Ahit sandığı” yanlarındadır. 




Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar

     CENGİZ DUMAN

        ARAŞTIRMACI -
                  YAZAR


B
İRİNCİ BASKISI, 2011, İKİNCİ BASKISI
 
2015 YILINDA EKİN YAYINLARI TARAFINDAN
YAYINLANAN, KUR’ÂNKISSALARININ TARİHSELLİĞİ;
2013 YILINDA PINAR 
YAYINLARI TARAFINDAN YAYINLANAN,
KUR’ÂN 
PERSPEKTİFİNDEN ÜÇ KRAL İKİ PEYGAMBER;
2015 YILINDA SÜLEYMANİYE VAKFI YAYINLARI
TARAFINDAN YAYINLANAN,   KUR’ÂN PERSPEKTİFİNDEN
 ZÜLKARNEYN VE YE’CÛC ME’CÛC, İSİMLİ ÜÇ KİTABIN
YANISIRA; İNTERNET ORTAMI ÜZERİNDEN YAYINLANAN
 “DİNLERDE ARINMA İBADETİ OLARAK GUSÜL” VE
 “MECUSİLİK/ZERDÜŞTLÜK DİNİ” İSİMLİ İKİ E-KİTAB’LARIN
YAZARIDIR. KUR’ÂN-I KERÎM KONULARI, KUR’ÂN KISSALARI
 VE TEVRÂT - İNCÎL KISSALARI BAĞLAMI ÜZERİNDEKİ ÇOK
 YÖNLÜ ARAŞTIRMALARI, TÜRKİYE’DEKİ ÖNDE GELEN
İSLÂMİ DERGİLER VE İNTERNET ÜZERİNDEKİ ÇEŞİTLİ
İSLÂMİ WEB SİTELERİNDE HALEN YAYINLANMAKTADIR.
AYNI ZAMANDA “WWW.KURANKİSSALARİ.COM“ VE
 “WWW.KURANKİSSALARİ.TR.GG” WEB SİTELERİ
MODERATÖRLÜĞÜNÜ SÜRDÜRMEKTEDİR.
 
* KİTAP *  




*E-KİTAP*


 
 
 
DİNLERDE ARINMA İBADETİ OLARAK GUSÜL

Facebook beğen
 
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol