Üç Kral, İki Peygamber ve Bir Dünya İbret
Fatih Pala, Cengiz Duman'ın “Kur’an Perspektifinden Üç Kral İki Peygamber” kitabını mercek altına alıyor.
Pınar Yayınları’dan Ekim 2013 tarihinde çıkan “Kur’an Perspektifinden Üç Kral İki Peygamber” kitabının yazarı Cengiz Duman’ı; Haksöz dergisinin Temmuz 1993’te yayınlanan 28. Sayısında görmüş ve takibe almıştım. Kendini, adeta Kur’an kıssalarına adamış diyebiliriz yazar için. Bu söylemimizi haklı çıkaran sebep, yazarın, başından beri yazdığı yazılarının hep Kur’an kıssaları içeriğini taşıyor olmasıdır.
Yakın zaman içerisinde yeni baskısının Ekin Yayınları tarafından yapılacağını öğrendiğimiz bu kitabının haricinde, “Kur’an Kıssalarının Tarihselliği” ve “Kur’an Perspektifinden Zülkarneyn ve Ye’cûc Me’cûc” isimli kitap çalışmaları da mevcut yazarımızın.
Kerim kitabımız Kur’an’daki Talut, Davud ve Süleyman (aleyhimüsselam) kıssalarının ortak yanının, kıssaları bildirilen bu üç şahsiyetin de toplumlarının en tepe noktasında bulunan yönetici kişiler olmaları, “Kur’an Perspektifinden Üç Kral İki Peygamber” kitabında, özellikle dikkatimizi çeken ana nokta olarak beliriyor. Üçü de İsrailoğulları kavminden olan bu şahsiyetler, aynı zamanda ordularının komutanları ve kavimlerine karşı dışarıdan gelen askerî baskıları savan ve düşman toplumlarla savaşarak onlara karşı üstünlük elde eden kişilerdir. Kur’an’da kıssaları anlatılan bu şahsiyetlerin, yüklendikleri konumlar (yöneticilik) itibariyle hem sosyal, hem siyasal, hem iktisadî hem de askerî alanda örnek olma fonksiyonları ortaya çıkıyor.
Cengiz Duman, Hz. Davut ve Hz. Süleyman’ın hüküm verme kıssalarının, sosyal yaşamdaki bireysel ve toplumsal ölçekte adaletin tesisi için yapılması gerekenlerin mesajını barındırdığını ifade ediyor. Yine, Hz. Süleyman ile Sebe Melikesi arasındaki diyalog ve karşılaşma anlatımlarının, devletler arası hukuk, diplomasi ve İslamî siyasetin içeriğini barındıran mesajları kapsadığının bilgisini de veriyor.
Cengiz Duman, her üç şahsiyetin biyografilerinin, yönetime seçilecek insanlardaki standart “ehliyet” vasıflarına dair mesajlar ilettiği konusunun üzerinde özellikle duruyor. Hz. Davut ve Hz. Süleyman (as)’ın; imar, inşaat, ticaret ve diğer ıslah alanındaki çalışmalarının olduğu anlatımların, iktisadî anlamda öğüt ve ibret mesajları olarak algılanması gerektiğini; Talut kıssasında, Talut ordusunun nehri geçişi ve Calut ordusu karşısındaki emre itaat konumu gündeme getirilirken, aynı zamanda askerî anlamdaki “itaat”e de dikkat çekildiğini; Hz. Davut kıssasındaki onun, zırh yapımı gibi askerî ve teknolojik anlatımların, aynı zamanda askerî yönden mesajlar içerdiğini; Hz. Süleyman kıssasının, ordu saf düzeni ve karınca kıssası vesilesi ile ordunun savaştığı halklara karşı alınacak tavrın ne olacağı anlamında mesajlarla yüklü olduğunun belirtildiğini görüyoruz çalışmada.
Kur’an’da kıssaları beyan edilen bu şahsiyetler aracılığıyla değindiği bütün özelliklerle Cengiz Duman; onların yöneticilik vasıflarına dair verilen mesajlarla birlikte, aynı zamanda devlet idaresinde gözetilmesi gereken olmazsa olmaz insani standartların da gözden kaçırılmamasını önemsiyor. Yani bu kıssalarda verilen mesajlar, alınması icap eden öğüt ve ibretler; aynı zamanda bireyler ve onların tamamını oluşturan halk için de önemsenmeli ve benimsenmelidir ki maksat hasıl olabilsin.
Yüce kitabımız Kur’an’da kıssaları anlatılan bu üç şahsiyetten ikisinin bir başka önemli özelliklerini de bilhassa ön plana çıkarıyor Cengiz Duman. Kur’an’da anlatılan Allah Elçilerinin geneli ile kıyaslandığında; Hz. Davut ve Hz. Süleyman, peygamberlik ve yöneticiliği aynı anda yüklenen insanlar konumunda olarak diğer elçilerden ayrışıyorlar. Bir başka yönden bakıldığında, içinden çıktıkları toplumun önde gelenlerine, yani yöneticilerine karşı Hak - Batıl mücadelesi verme içerisine girmeyen peygamberlerdir onlar. Üzerinde yaşadığımız topraklarda, kimi İslamî çevrelerde başlatılmış olan İslam sosyalizmi, insanların ekonomik yönden eşitliği, kenz/servet yığma gibi siyasal, sosyal ve iktisadî açıdan polemiklere ve mevzuları ana mecrasından saptırmaya yönelik uğraşlara, Davut ve Süleyman (a.s.) kıssalarının ve onlardaki mesajların önemli bir örneklik arz edeceğine vurgu yapıyor Cengiz Duman. Böylece Türkiye’deki İslamî camianın aktüel gündemi açısından bakıldığında, baba-oğul iki öncü peygamberin, yani Davut ve Süleyman (a.s.)’ın kıssalarının, daha bir önem taşıdığını bize hatırlatıyor.
Kitap boyunca, Kur’an kıssalarının doğru anlaşılması konusunda şimdiye kadar sahih bir metodoloji geliştirilememiş olunmasının, bu alanda keyfi ve İsrailiyat’a dayalı yorumların yapılmasına ve böylece Kur’an’ın yarısından fazlasını oluşturan bu kıssaların doğru bir biçimde anlaşılamamasına yol açmış olacağını, yazarın yer yer yapmış olduğu uyarılarının sonucunda fark ediyoruz.
“Kur’an Perspektifinden Üç Kral İki Peygamber” kitabı için, Kur’an kıssalarına karşı geleneksel hale gelmiş olan yanlış yaklaşımların terk edilerek Kur’an perspektifinde, önceki ilahi kitapların verilerinden yararlanma yönteminin benimsenip, Kur’an’da anlatılan Talut, Davut ve Süleyman (a.s.) kıssalarının; Kur’an’ın gönderiliş yapısı ve derlenmesi gereği oluşan parçalı, dağınık ve mücmel/kısa anlatımlarını, yine Kur’an perspektifinde Tevrât’ın bu üç önemli şahsiyetin kıssalarının tarihsel anlamdaki verileri ile mufassallaştırılarak; biyografik, kronolojik ve diğer tarihsel detayları ile yüklü bir biçimde sunulmuş halidir diyebiliriz kısaca.
Kronolojik sıraya göre Talut, Davut ve Süleyman (a.s.) olarak tertip edilen bu çalışmadaki bütün yazılar, yazar Duman’a göre, peygamberler tarihi açısından bakıldığında, şimdiye kadarki peygamberler tarihi kitaplarında gerçekleştirilmeyen bir usûl uyarınca, birbirleri ile kronolojik ve biyografik açıdan alakalı üç şahsiyet şeklinde toplu sunularak, bu üç kıssanın bir arada incelenmesine imkân sağlanması amaçlanmış.
Yazarımız, bu üç kıssayı, konularına göre kronolojik olarak bölümler halinde tasnif edip incelemiş, her bölümün sonunda kıssanın o bölümü ile ilgili Allah Teala tarafından verilmek istenen mesajların, alınması gereken öğüt ve ibretlerin altını, ayrıca çizmeye gayret etmiş.
Tarihte yolculuk yapar da hiç yorulmaz mı insan? Evet, yorulduk. Ancak üç müthiş şahsiyeti teferruatlıca tanıyıp daha çok sevdik ve Rabbimize, dua ettik ki bizlere de onların yürüdüğü tertemiz yolda tavizsizce yürümeyi nasip etsin. Amin…
13 Temmuz 2017
Fatih Pala
WWW.DÜNYABİZİM.COM
|