Arz- Mev’ud'da gerçekleştirilen katliamlar
“Kenan”a girerek ora ahalisini tamamen yok etme emri, Hz. Musa zamanında ve “Kenan” topraklarına girmeden evvel verildiği gözlemlenmektedir. “Kenan”a giriş ve fethini anlatan Yeşu kitabından önce yer alan Çıkış ve Tesniye kitabında şu emirler yer almaktadır: “Meleğim önünüzden gidecek, sizi Amorlular'ın, Hititler'in, Perizliler'in, Kenanlılar'ın, Hivliler'in, Yevuslular'ın topraklarına götürecek. Onları yok edeceğim.”[47] "Tanrınız Rab mülk edinmek üzere gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, önünüzden birçok ulusu - Hititler'i, Girgaşlılar'ı, Amorlular'ı, Kenanlılar'ı, Perizliler'i, Hivliler'i, Yevuslular'ı, sizden daha büyük ve daha güçlü yedi ulusu - kovacak. Tanrınız RAB bu ulusları elinize teslim ettiğinde, onları bozguna uğrattığınızda, tümünü yok etmelisiniz. Bu uluslarla antlaşma yapmayacaksınız, onlara acımayacaksınız.”[48]
İsrail oğullarının, Mısır’dan çıkış sonrası dönemini anlatan “Çıkış” ve “Tensiye” kitaplarında yer alan bu ifadelerde; İsrail oğullarının, Yehova tarafından “Kenan”a girip oradaki tüm varlıkları katletmeleri şeklinde yönlendirildiğini gözlemlemekteyiz.
Yeşu kitabında ise Yuşa peygamberin “Kenan” topraklarını ele geçirirken yaptığı savaşların yer ve sonuçlarını tek tek ve tüm detayları ile anlatmaktadır.Bu savaşlarda en dikkati çeken nokta savaşa dâhil olmayan kadınlar, bebekler, çocuklar, yaşlılar velhasıl insan olarak kim olursa olsun katledildiği anlatılmaktadır.
Bu yüzden Yeşu kitabında anlatılan savaş sahneleri, tamamen putperest bir ırkın katliam sahneleridir. Tevrat’ta anlatılan bu sahneler, bir ırkın yani Sâmi İsrail oğulları ırkının diğer ırkı; Kenanî’leri yeryüzünden silmesi, soykırımı anlatımıdır. Bu soykırımların tamamen Yehova’nın isteği ile yapıldığını “Çıkış” ve Tensiye kitaplarındaki ifadelerden anlamaktayız.
Öyle ki, insanların yanı sıra eşek, öküz, at, katır, koyun, kuzu gibi hayvanların katledildiği; ele geçirilen Kenanlılara ait mülklerin yakılıp, yıkılıp, yağmalandığı ifade edilmektedir. Bunun istisnaları Gibeon ahalisinin hile ile anlaşma yapmaları sebebiyle bu katliamdan kurtulmaları ve ele geçirilen “Kenan” topraklarındaki katledilen ahaliye ait Altın, Gümüş, Tunç ve benzeri kıymetli eşyalardır.
Şimdi Tevrat’ın Yeşu kitabında önemli bir yekün tutan peygamber Yeşu (Yuşa) önderliğindeki İsrail oğulları katliam ifadelerini aktaralım:
“Herkes bulunduğu yerden dosdoğru kente girdi. Böylece kenti ele geçirdiler.” “Kadın erkek, genç yaşlı, küçük ve büyük baş hayvanlardan eşeklere dek, kentte ne kadar canlı varsa, hepsini kılıçtan geçirip yok ettiler.” “Sonra kenti içindekilerle birlikte ateşe verdiler.” [49]
“İsrailliler Ay Kenti'nden çıkıp kendilerini kırsal alanlarda ve çölde kovalayanların hepsini kılıçtan geçirdikten sonra kente dönüp geri kalanları da kılıçtan geçirdiler.” “O gün Ay halkının tümü öldürüldü. Öldürülenlerin toplamı, kadın erkek, on iki bin kişiydi.” “Yeşu kentte yaşayanların tümü yok edilinceye dek pala tutan elini indirmedi.” “İsrailliler, Rab'bin Yeşu'ya verdiği buyruk uyarınca, kentin yalnız hayvanlarıyla mallarını yağmaladılar.” “Ardından Yeşu Ay Kenti'ni ateşe verdi, yakıp yıkıp viraneye çevirdi. Yıkıntıları bugün de duruyor.” “Ay Kralı'nı ağaca asıp akşama dek orada bırakan Yeşu, güneş batarken cesedi ağaçtan indirerek kent kapısının dışına attırdı. Cesedin üzerine taşlardan büyük bir yığın yaptılar. Bu yığın bugün de duruyor.” [50]
“Ardından beş kralı vurup öldürdü ve her birini bir ağaca astı. Akşama dek öylece ağaçlara asılı kaldılar.” ” Yeşu'nun buyruğu üzerine gün batımında kralların cesetlerini ağaçlardan indirdiler, gizlendikleri mağaraya atıp mağaranın ağzını büyük taşlarla kapadılar. Bu taşlar bugüne dek orada duruyor.” “Yeşu aynı gün Makkeda'yı aldı, kralını ve halkını kılıçtan geçirdi. Kentte tek canlı bırakmadı, hepsini öldürdü.” [51]
“İsrail halkıyla birlikte Lakiş'ten Eglon üzerine yürüyen Yeşu, kentin karşısında ordugah kurup saldırıya geçti.” “Kenti aynı gün ele geçirdiler. Lakiş'te yaptığı gibi, halkı ve kentteki bütün canlıları o gün kılıçtan geçirip yok ettiler.” “Ardından Yeşu İsrail halkıyla birlikte Eglon'dan Hevron üzerine yürüyüp saldırıya geçti.” “Kenti aldılar, kralını, halkını ve köylerindeki bütün canlıları kılıçtan geçirdiler. Eglon'da yaptıkları gibi, herkesi öldürdüler; kimseyi sağ bırakmadılar.” “Bundan sonra Yeşu İsrail halkıyla birlikte geri dönüp Devir'e saldırdı.” “Kralıyla birlikte Devir'i ve köylerini alıp bütün halkı kılıçtan geçirdi; tek canlı bırakmadı, hepsini öldürdü. Hevron'a, Livna'ya ve kralına ne yaptıysa, Devir'e ve kralına da aynısını yaptı.” “Böylece Yeşu dağlık bölge, Negev, Şefela ve dağ yamaçları içinde olmak üzere, bütün ülkeyi ele geçirip buralardaki kralların tümünü yenilgiye uğrattı. Hiç kimseyi esirgemedi. İsrail'in Tanrısı Rab'bin buyruğu uyarınca kimseyi sağ bırakmadı, hepsini öldürdü.” [52]
“İsrailliler, kaçanları Büyük Sayda'ya, Misrefot-Mayim'e ve doğuda Mispe Vadisi'ne kadar kovalayıp öldürdüler; kimseyi sağ bırakmadılar. İsrailliler kentteki bütün canlıları kılıçtan geçirip yok ettiler. Soluk alan bır tek kişiyi esirgemediler. Ardından Yeşu Hasor'u ateşe verdi.” “Böylece bütün bu kentlerle krallarını ele geçirdi. Rab'bin kulu Musa'nın buyruğu uyarınca hepsini kılıçtan geçirip yok etti.” “Ancak, İsrailliler, Yeşu'nun ateşe verdiği Hasor dışında, tepe üzerinde kurulu kentlerden hiçbirini ateşe vermediler.” “Bu kentlerdeki bütün mal ve hayvanları ganimet olarak aldılar, insanların tümünü ise kılıçtan geçirip öldürdüler; soluk alan bir tek kişiyi esirgemediler.” [53]
Tevrat’tın Yeşu kitabında anlatılan “Kenan” ahalisi katliamları, İsrail oğullarının atası ve “Arz-ı Mev’ud”un ilk sahibi Hz. İbrahim’in örnekliği ile hiç bağdaşmadığı görülmektedir. Hz. İbrahim kansız olarak elde ettiği ve o topraklarda peygamberlik vazifesini yerine getirip Tevhid ilkesini hayata geçirmeye çalıştığı halde, Yeşu(Yuşa) peygamber döneminde, “Arz-ı Mev’ud”da neredeyse yaşayan canlı bırakılmamış hepsi katledilmiştir.
Katliamlarla ilgili yorumlar:
Bilindiği gibi Yehova, vaat edilmiş topraklar yani ”Kenan”ı, Hz. İbrahim’e ve soyuna tahsis etmiştir. “Arz-ı Mev’ud”un ilk sahibi Hz. İbrahim döneminde vaat edilmiş bu topraklar, kansız olarak ele geçirilmiştir. Hz. İbrahim’in yumuşak yöntemleri ile üzerinde yaşayan toplulukların yöneticileri ile yapılan anlaşmalarla “ Kenan” toprakları tevhidi ortama dönüştürülmüştür. Bu hususta İbrahim(a.s) dönemine dair Tevrat’ta yer alan anlatımları sunalım: “Daha sonra İbrahim Avimelek'e davar ve sığır verdi. Böylece ikisi bir antlaşma yaptı.” “Beer-Şeva'da yapılan bu antlaşmadan sonra Avimelek, ordusunun komutanı Fikol'la birlikte Filist yöresine geri döndü.”[54]
Hz. İshak döneminde de savaş yapılmadan, Hz. İbrahim dönemindeki anlaşmanın bir benzeri yolla putperestlerle olan meselenin kansız çözüldüğü anlatılmaktadır.“İbrahim'in yaşadığı dönemdeki kıtlıktan başka ülkede bir kıtlık daha oldu. İshak Gerar'a, Filist Kralı Avimelek'in yanına gitti. “ “Böylece İshak Gerar'da kaldı.” [55]
Hz. İbrahim döneminin tek çatışma anlatımı; Hz. İbrahim’in yeğeni peygamber Lut’un esir edildiği bir savaşa İbrahim’in(a.s) müdahale ederek Lut’u ve kavmini esir alıp mallarını yağmalayanları savaşarak mağlup edip kurtarmasıdır. Dört kral Sodom'la Gomora'nın bütün malını ve yiyeceğini alıp gitti. Avram'ın(İbrahim) yeğeni Lut'u ve mallarını da götürdüler. Çünkü o da Sodom'da yaşıyordu. Oradan kaçıp kurtulan biri gelip İbrani Avram'a durumu bildirdi. Avram Eşkol'la Aner'in kardeşi Amorlu Mamre'nin meşeliğinde yaşıyordu. Bunların hepsi Avram'dan yanaydılar. Avram yeğeni Lut'un tutsak alındığını duyunca, evinde doğup yetişmiş üç yüz on sekiz adamını yanına alarak dört kralı Dan'a kadar kovaladı.Adamlarını gruplara ayırdı ve gece saldırıp onları bozguna uğratarak Şam'ın kuzeyindeki Hova'ya kadar kovaladı. Avram yağmalanan bütün malı, yeğeni Lut'u, Lut'un mallarını, kadınları ve halkı geri getirdi.”[56]
Anlaşıldığı kadar Hz. İbrahim sulh yolu ile etraftaki krallarla anlaşarak “Kenan”ın hâkimi olmuş oğulları İshak ve Yakub’da aynı metodu izleyerek “Kenan”daki hâkimiyetlerini devam ettirmişlerdir.
“Arz-ı Mev’ud”un, Hz. İbrahim’den sonra Yeşu peygamber döneminde İsrail oğulları tarafından ikinci defa ele geçirilmesi, Hz. İbrahim dönemindeki kadar sakin olmamıştır. Tevrat’ın Yeşu kitabında “Arz-ı Mev’ud”un, Hz. Yuşa dönemindeki ele geçirilişinde çok kan döküldüğü ve katliamlar gerçekleştirildiği, dehşet ifadelerle anlatılmaktadır.
Tevrat’ın Yeşu kitabında yer alan katliamların sebebi yine Tevrat’ta yer alan Yehova’ya ait bir başka emre dayandığı gözlemlenmektedir. "Ancak Tanrınız Rab'bin miras olarak size vereceği bu halkların kentlerinde soluk alan hiçbir canlıyı yaşatmayacaksınız.” “Tanrınız Rab'bin size buyurduğu gibi, onları - Hititler'i, Amorlular'ı, Kenanlılar'ı, Perizliler'i, Hivliler'i, Yevuslular'ı - tümüyle yok edeceksiniz.” “Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz de Tanrınız Rab'be karşı günah işlemeyesiniz.”[57]
Tevrat’ın İbranice Tora adı verilen beş ana kitabının sonuncusu olan Tensiye kitabındaki bu ifadeler “Arz-ı Mev’ud” topraklarında bulunan tüm putperestlerin insan olarak; kadın, erkek, çocuk, bebek, ihtiyar, genç ayrım yapılmadan katledilmesini yani ırk ve dine dayalı “etnik temizlik” yapılmasını kesin olarak emretmektedir. Bunun yanı sıra onların beslediği her türlü hayvanatın öldürülmesini, mallarının; altın, gümüş, tunç gibi değerlileri hariç yakılıp yıkılmasını yine kesin olarak emretmektedir.
O halde “Arz-ı Mev’ud” da gerçekleşen, Yehova’nın katliam emirlerine muhalif olan aşağıdaki Tevrat’ın Yeşu kitabından alıntılayacağımız Yehova’nın diğer emrine aykırı bu davranışlar nasıl yorumlanacaktır?
“İsrailliler Geşurlular'ı ve Maakalılar'ı topraklarından sürmediler; bunlar bugüne dek İsrailliler arasında yaşamayı sürdürdüler.”[58]
“Yahuda oğulları Yeruşalim'de yaşayan Yevuslular'ı oradan çıkartamadılar. Yevuslular bugüne dek Yahuda oğullarıyla birlikte Yeruşalim'de yaşaya geldiler.”[59]
“Ne var ki, Efrayimoğulları Gezer'de yaşayan Kenanlılar'ı buradan sürmediler. Kenanlılar bugüne kadar Efrayimoğulları arasında yaşayıp onlara ücretsiz hizmet etmek zorunda kaldılar.”[60]
Tevrat’ın Yeşu kitabındaki bu ifadelerde; Yehova’nın ele geçirilen “Kenan” topraklarındaki her canlının öldürülmesi emrine rağmen İsrail oğullarından bazı sıbtların “Kenan” ahalisinden çeşitli kavimleri sağ bıraktıkları anlaşılmaktadır.
Bu durum Tevrat içerisinde yer alan emirler ve icraatlar arasındaki büyük çelişkiyi göstermektedir. Yehova’nın “Kenan” topraklarındaki putperestlerin, İsrail oğullarını küfre düşürmemesi gayesine dayanan katliam emri kesin iken İsrail oğulları tarafından yerine getirilmeyip, ele geçirilen bu topraklarda yaşayan bazı kavimleri köle edinmek Tevrat içersinde anlatılan çelişkiler silsilesini açıkça göstermektedir.
Bu büyük çelişki bize, Tevrat kitapları içerisinde genel olarak Yeşu kitabında anlatılan katliam haberlerinin ve Tesniye kitabında yer alan katliam emirlerinin doğru olmadığını bu ibarelerin ilgili kitaplara daha sonra sokulduğu dolayısıyla Tevrat metinlerinin tahrifata uğradıklarını açıkça göstermektedir.
Putperestlerin atını, eşeğini, katırını, öküzünü, koyununu, v.s canlı nesi varsa katledenler Yehova’nın en önemli emri olan, kendilerini saptıracak asıl tehlike putperestleri sağ bırakıp onları köle edinmektedirler. O halde gariban! Hayvanların ne suçu vardı, İsrail oğulları tarafından katledildiler.
Eğer “Kenan”lıların hayvanlarını ganimet almış olsalardı, en fazla ele geçirilen bu hayvanlardan Yehova’ya “yakmalık kurban” sunmazlar dolayısıyla beleş kurban sunarak Yehova’yı kızdırmamış olurlardı. Kaldı ki bu bile beleş değil canını ortaya koyarak kazanılan bir bedeldir. İsrail oğulları ele geçirdikleri hayvanların bazılarını kurban olarak sunmamış olsalar bile yaşamları için gereken yiyecek ve nakliye, tarım işlerini, ele geçirdikleri bu hayvanlarla yapabilirlerdi. Görüldüğü gibi katliamlar sahnelerindeki ifadeler anlamsız ve tamamen mantıksızlıklar silsilesi anlatımlar.
Bu safhada şu tespiti yapmak da mümkündür. Tevrat’ın Yehova’sı öyle kızgın, intikam sahibi, gözü dönmüş bir tanrıdır ki, her şeyin katledilmesini emredebilmektedir. Buna mukabil İsrail oğulları bir beşer olarak Yehova’dan daha merhametli davranıp putperest “Kenan”lıları sağ bırakabilmektedirler.
Bir başka çelişki yine Yeşu kitabında verilmektedir. “….(putperestleri) tümüyle yok edeceksiniz.” “Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençliklere uymayı size öğretemesinler, siz de Tanrınız Rab'be karşı günah işlemeyesiniz.”[61] Emri varken “Aranızda kalan uluslarla hiçbir ilişkiniz olmasın; ilahlarının adını anmayın; kimseye onların adıyla ant içirmeyin; onlara kulluk edip tapmayın.”[62] Şeklinde yer alan bu ifadelerde hem katledin hem aranızdakilerle ilişki kurmayın emirleri büyük bir tenakuzu barındırmaktadır.
Bunun yanı sıra Çıkış kitabındaki Yehova taktiğinde; “Kenan” uluslarının, yurtlarından hemen kovulmamaları, onları aşama aşama yurtlarından sürmeleri taktiği verilerek, katliam emirleri ile çelişen ifadeler yer almaktadır. “Hivliler'i, Kenanlılar'ı, Hititler'i önünüzden kovmaları için önünüz sıra eşekarısı göndereceğim. Ama onları bir yıl içinde kovmayacağım. Yoksa ülke viran olur, yabanıl hayvanlar çoğaldıkça çoğalır, sayıları sizi aşar.Siz çoğalıncaya, toprağı yurt edininceye dek onları azar azar kovacağım. "Sınırlarınızı Kızıldeniz'den Filist Denizi'ne, çölden Fırat Irmağı'na kadar genişleteceğim. Ülke halkını elinize teslim edeceğim. Onları önünüzden kovacaksınız. Onlarla ya da ilahlarıyla antlaşma yapmayacaksınız. Onları ülkenizde barındırmayacaksınız. Yoksa bana karşı günah işlemenize neden olurlar. İlahlarına taparsanız, size tuzak olur."[63]
Tevrat metinlerinde, fethedilen “Kenan” topraklarındaki insanlar katledilecekler mi, geçici barındırılacaklar mı, yoksa köle olarak yaşamlarına yeni statüleri ile devam mı edecekler belli değildir. “Kenan” uluslarına yapılacak uygulamalar hakkında yukarda alıntıladığımız karma karışık Tevrat anlatımları, çelişkili ifadeleri müteselsilin devam etmektedir.
Bir başka çelişki ise Yehova’nın “Arz-ı Mev’ud”da yerleşik kavimleri katletme emrine rağmen Gibeon ahalisinin dolambaçlı bir şekilde sağ bırakılması anlatımıdır. Olay şöyle gerçekleşmiştir; Gibeon halkı ise Yeşu'nun Eriha ve Ay kentlerine yaptıklarını duyunca hileye başvurdu. Kendilerine elçi süsü vererek eşeklerinin sırtına yıpranmış heybeler, eski, yırtık ve yamalı şarap tulumları yüklediler. Ayaklarında yıpranmış, yamalı çarıklar, sırtlarında da eski püskü giysiler vardı. Azık torbalarındaki bütün ekmekler kurumuş, küflenmişti. Adamlar Gilgal'daki ordugâha, Yeşu'nun yanına gittiler. Ona ve İsrail halkına, "Uzak bir ülkeden geldik" dediler, "Bizimle bir barış antlaşması yapmanızı istiyoruz."[64]
Peygamber Yeşu ve İsrail oğullarını, “Kenan” topraklarından uzakta oturdukları şeklinde kandıran Gibeon ahalisi temsilcileri, Yeşu peygamberden anlaşma sözü alarak geri dönerler. Bu durum Tevrat’ta şöyle anlatılmaktadır: “İsrailliler, Rab'be danışmadan, Gibeonlular'ın sunduğu yiyecekleri aldılar. Yeşu da onları sağ bırakacağına söz verip onlarla bir barış antlaşması yaptı. Topluluğun önderleri de antlaşmaya bağlı kalacaklarına ant içtiler.”[65]
Daha sonra olayın iç yüzü anlaşılmasına kandırılmalarına rağmen Gibeon’lulara verdikleri anlaşma sözünden dönmedikleri anlaşılmaktadır. “Ne var ki, antlaşmadan üç gün sonra Gibeonlular'ın yakında, komşu topraklarda yaşadıklarını öğrendiler. Ancak İsrailliler bunlara dokunmadılar. Çünkü topluluğun önderleri, İsrail'in Tanrısı RAB adına ant içmişlerdi. Bu yüzden topluluk önderlere karşı söylenmeye başladı. Önderler ise, "Biz İsrail'in Tanrısı RAB adına ant içtik; bu yüzden onlara el süremeyiz" diye karşılık verdiler, "Ant içtiğimiz için onları sağ bırakacağız; yoksa Tanrı'nın gazabına uğrarız." Sonra halka, "Onları sağ bırakalım" dediler. "Ama bütün topluluk için odun kesip su çekmekle görevlendirilsinler." Böylece önderler vermiş oldukları sözü tuttular. Ardından Yeşu Givonlular'ı çağırıp, "Yakınımızda yaşadığınız halde neden çok uzaktan geldiğinizi söyleyip bizi aldattınız?" dedi, "Bunun için artık lanetlisiniz. Hep köle kalacaksınız. Tanrı’nın Tapınağı için odun kesip su çekeceksiniz."[66]
Kıssadan anlaşıldığı gibi Gibeon’lular Peygamber Yeşu’yu ve İsrail oğullarını aldatmalarına rağmen Yehova adına söz verdikleri bahanesi ile onları katletmezler, köle olarak sağ bırakırlar. Bu noktada iç içe çelişkiler görülmektedir. Yehova’nın kesin katletme emrine rağmen Gibeonluları sağ bırakmalarına üç sebep göstermektedirler. Birincisi onların “Kenan”a uzak oturduklarını sanmaları, ikincisi Yehova adına söz vermeleri, üçüncüsü mabede odun taşıma dolayısıyla köle olarak cezalandırmalarıdır.
Oysa üç sebepte de Yehova’nın asli emrine aykırı kararlar vermektedirler. Birincisi Gibeon ahalisinin durumunun Yehova’ya sorularak onlar hakkında doğru karar vermemişlerdir, ikincisi Yehova adına söz vermeleri, Gibeon’luların hilelerine kanarak olduğu için geçersiz addedilmesi gerektiği halde buna rağmen Gibeon’lularla yapılan anlaşmaya sahih işlemi yapılması ve üçüncü olarak kendilerini aldatan bu Gibeon ahalisine, Yehova’nın mutlak katl emrini uygulamamalarıdır.
Oysa Gibeon’luların bu hareketi Yehova, peygamber Yeşu ve İsrail oğullarını açıkça kandırmadır. Bu olayın tevil edilecek yönü olmadığı halde anlaşılıyor ki, insani tahrifat unsuru böyle bir yolla serbest bırakılan Gibeon’luların katledilmemesi vakıasını geçiştirmektedir.
Oysa bu olay tevhidi açıdan okunduğunda şöyle gerçekleşmiş olmalıdır; Putperest “Kenan” kavmi Gibeon’lular Yeşu peygamber ve İsrail oğullarının gücünü anlayınca onlarla anlaşma için görüşmüşler, Yeşu peygambere tâbi olacaklarını beyan etmişlerdir. Bunun üzerine Yeşu peygamber onlarla savaşmayarak Gibeon şehri yakınında kurulan bir mabedin bakımını onların üslenmesini istemiştir.
Tevrat’ta yer alan “Kenan” topraklarındaki savaşlarla ilgili çelişkili ve karmaşık anlatımlarından şu anlaşılmaktadır; demek ki Yeşu kitabı genelinde anlatılan katliamlar yapılmamış, demek ki, Tevrat’ın sahih, asıl nüshasında “Kenan” da savaşlarda, alakalı alakasız herkesi katledin diye bir emir yok!...
Peki ne var!... İsrail oğulları ile savaşanlar mağlup edilmiş, teslim olanlar sağ bırakılarak –köle, cariye, ganimet- hâkimiyet altına alınmıştır. Ele geçirilen “Kenan” topraklarındaki İsrail oğulları askerleri ile savaşan yerli ahalinin askerleri haricinde hayatta kalan putperest ahali ile ilişkilerde İsrail oğullarının dikkatli olması ve onların put ve ilahlarına meyledilmemesi ikazı yapılmıştır. Bu yorum doğru olan yani tahrifat görmeyen Tevrat duruşunu yansıtmaktadır.
Nitekim Yeşu kitabından sonraki kitaplarda Yeşu sonrası diğer Krallar zamanında ele geçirilen “Kenan” topraklarındaki halkın “angaryacı” yani köle olarak tahsis edildiğini, hatta bu kavimlerin kadınları –cariyeler- ile evlenildiğini ki, Hz. Davud’un ve Süleyman’ın(a.s) evliliklerinden bazıların bu kavimlere ait kadınlarla olduğu anlatılmaktadır. “Davut Hebron'dan (El-Halil) ayrıldıktan sonra Yeruşalim'de (Kudüs) kendine daha birçok cariye ve karı aldı. Davut'un erkek ve kız çocukları oldu.”[67] “Kral Süleyman firavunun kızının yanı sıra Moavlı, Ammonlu, Edomlu, Saydalı ve Hititli birçok yabancı kadın sevdi. Bu kadınlar Rab'bin İsrail halkına, "Ne siz onların arasına girin, ne de onlar sizin aranıza girsinler; çünkü onlar kesinlikle sizi kendi ilahlarının ardınca yürümek üzere saptıracaklardır" dediği uluslardandı. Buna karşın, Süleyman onlara sevgiyle bağlandı. Süleyman'ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu, yolundan saptırdılar.”[68]
Yine Tevrat kitaplarından olan ve “Arz-ı Mev’ud”un ele geçirilmesini anlatan Yeşu kitabından sonra gelen Hâkimler kitabında, Yeşu kitabında anlatılan katliamların tamamen zıddı bir olgu yaşanmaktadır ki, bu da aslında Tevrat’ta yer alan “Kenan” topraklarındaki katliam anlatımlarının gerçek olmadığını, tahrifat anlatımları olduğunu bize izhar etmektedir. “Böylece İsrailliler Kenan, Hitit, Amor, Periz, Hiv ve Yevuslular'ın arasında yaşadılar. Onlardan kız aldılar, kızlarını onların oğullarına verdiler ve onların ilahlarına tapındılar.”[69]
Esasen Tevrat’ın muharref olmayan yönü ortaya çıkarıldığında Kur’an ve Tevrat’ın aynı doğrultuda inmiş olduğu Tevrat’ın sahih nüshası ile Kur’an’ın çelişen hiçbir tarafı olmadığı görülecektir. Dolayısıyla Tevrat’ın muharref hale gelmesi İncil’in inmesini gerektirmiş, onun da tahrifata uğraması Kur’an’ın nüzulü ile sonuçlanan bir sureci ortaya çıkarmıştır.
Bundan dolayı İslam üzere olan ki; Yeşu ve ona uyan İsrail oğulları İslam dini üzere Müslüman kimselerdi; böyle katliamlara tevessül etmesi, Âdem’den itibaren İslam tarihi incelendiğinde de sarih olarak görülebileceği gibi, mümkün değildir. Hele ki, İslam dinin Allah’ının suçsuz insanların öldürülmesini - aman dilesin veya dilemesin, savaşa girmeyen erkekleri, kadın, çoluk çocuk, yaşlı, genç insanların- emretsin. Bunlar bir kenara zavallı hayvanların katledilmesini, ele geçirilen malların yakılıp yıkılmasını emretmesi mümkün değildir. Allah’ın sıfatları böyle zalimliklere insanlık tarihi boyunca müsaade etmemiştir. Bunun için Kur’an kıssalarında anlatılan hükümdarlar ve Hz. Muhammed dâhil savaş emirlerinin incelenmesi yeterli delildir kanaatindeyiz.
Kur’an’da yer alan bazı savaş ayetlerinden misaller verelim: “Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez. Onları (size karşı savaşanları) yakaladığınız yerde öldürün. Sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın. Fitne, adam öldürmekten daha kötüdür. Mescid-i Haram'da onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaş açarlarsa siz de onları öldürün. İşte kâfirlerin cezası böyledir. Eğer onlar (savaştan) vazgeçerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah gafûr ve rahîmdir. Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.”[70]
“Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yürekleri sıkılarak size gelenler müstesna. Allah dileseydi onları başınıza belâ ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa çekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.”[71]
“Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sen de ona yanaş ve Allah'a tevekkül et, çünkü O işitendir, bilendir.”[72]
“Ve eğer müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah'ın kelâmını işitip dinleyinceye kadar ona aman ver, sonra (müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.”[73]
Diğer bir örneklik ise “Kenan”ın ilk sahibi olan ataları İbrahim ve onun soyundan olan diğer peygamberlerin böyle bir vahşet yapmadıklarıdır. Çünkü onlar da İslam üzere aynı ilkeler doğrultusunda vazife yapan resullerdir. Aykırı bir tarz ortaya koymaları mümkün değildir. Tevrat’ta var olan zıtlıklara ait mevcut durum onun tahrifata uğramasından dolayıdır.
Fransız asıllı Müslüman düşünür Roger Garaudy’nin, “İsrail Mitler ve Terör” adlı kitabında; Yeşu kitabında yer alan katliamlara ait Tevrat anlatımlarının Tarihi, arkeolojik açılardan doğru olmadığına dair araştırmaların alıntılarına yer verilmektedir.[74] Bu konuda modern bilimin imkânlarından yararlanılarak ortaya konan delilleri öğrenmek ve incelemek isteyenler için yardımcı olacağı kanaatindeyiz.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar |