Talût’un askeri ve idari yönetimi
Bilindiği gibi İsrailoğullarının Kral istekleri “Kenan” ülkesi yönetimindeki idari boşluğun doldurulması ve müşrik “Kenan” kavimlerinin İsrailoğullarına saldırılarının önlenmesi amaçlı askeri yapılanma gerekçesiyledir. Talût’un (Saul)
Tevrat Talût’un siyasi ve askeri organizasyonlarını detaylı olarak anlatmaktadır. Bilgilenme açısından bazı ifadeleri alıntılayalım. Samuel peygamberin Talût kral seçilmeden evvel bildirdiği organizasyon, Tal^t’un kral seçilmesinden sonra gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Talût’un amacı dağınık bir halde ve savaş için organize olamayan İsrailoğullarını müşrikler için savaşa hazırlamaktır. Samuel onlara bunun nasıl olacağını şöyle açıklar: “Oğullarınızı alıp savaş arabalarında ve atlı birliklerinde görevlendirecek. Onun savaş arabalarının önünde koşacaklar. Bazılarını biner, bazılarını ellişer kişilik birliklere komutan atayacak. Kimisini toprağını sürüp ekinini biçmek, kimisini de silahların ve savaş arabalarının donatımını yapmak için görevlendirecek.Kızlarınızı ıtriyatçı, aşçı, fırıncı olmak üzere alacak. En seçme tarlalarınızı, bağlarınızı, zeytinliklerinizi alıp hizmetkârlarına verecek. Tahıllarınızın, üzümlerinizin ondalığını alıp saray görevlileriyle öbür hizmetkârlarına dağıtacak. Erkek, kadın kölelerinizi, en seçkin boğalarınızı, eşeklerinizi alıp kendi işinde çalıştıracak. Sürülerinizin de ondalığını alacak. Sizler ise onun köleleri olacaksınız.”[46]
Talût öncelikle savaşacak birlikler seçtiği görülmektedir. İsrailoğullarından savaşacak olanları düzenli birlik haline getiren Talût ayrıca Savaşma mahareti yüksek şövalyeleri de yanına alıp eğitmekteydi. “Saul, İsrail'de iki yıl krallık yaptıktan sonra halktan üç bin kişi seçti. Bunlardan iki binini Mikmas ve Beyt-El'in dağlık bölgesinde yanına aldı. Binini de Benyamin oymağına ait Giva Kenti'nde Yonatan'ın yanına bıraktı. Halktan geri kalanları evlerine gönderdi. Yonatan Giva'daki Filist birliğini yendi. Filistliler bunu duydular.”[47]“Saul yaşamı boyunca Filistliler'le kıyasıya savaştı. Nerede yiğit, güçlü birini görse kendi ordusuna kattı.”[48]“Saul Davut'u çok sevdi ve ona silahlarını taşıma görevini verdi.”[49] Silahşör olarak seçip yetiştirdiği kişilerden birisi de kendisinden sonra Kral olan Hz. Davud vardır. Bu da onun isabetli görüşlerinin olduğunu serdetmekdedir.
Birliklerini organize eden Talût ordunun savaşma gücündeki önemli bir eksikliğini de görmüş ve bunu telafi etmiştir. “Bütün İsrail ülkesinde bir tek demirci yoktu. Filistliler, "İbraniler kılıç, mızrak yapmasın" demişlerdi. Bu nedenle bütün İsrailliler saban demirlerini, kazma, balta ve oraklarını biletmek için Filistliler'e gitmek zorundaydılar. Saban demiriyle kazmanın bileme fiyatı, şekelin üçte ikisi kadardı. Beller, baltalar, üvendireler için istenilen fiyat ise şekelin üçte biriydi. İşte bu yüzden, savaş sırasında Saul ile Yonatan dışında, yanlarındaki hiç kimsenin elinde kılıç, mızrak yoktu.”[50]
Talût ve ordusunun sınanması:
Talût kıssasında, Talût’un kral olması ile birlikte derlenip toparlanan ve kendileri ile savaşan müşrik “Kenan” kavimlerine üstünlük sağlayan İsrailoğullarının geldikleri bu üstün konumda Allah’a karşı tutumlarında denenmelerinin gündeme gelmektedir. Bu yüzden Talût kumandasındaki İsrailoğullarının müşriklerle savaşmaya giderken başlarından geçen bir olay aktarılmaktadır.
Olay Kur’an’da şu şekilde beyan edilmektedir: “Tâlût askerlerle beraber (cihad için) ayrılınca: Biliniz ki Allah sizi bir ırmakla imtihan edecek. Kim ondan içerse benden değildir. Eliyle bir avuç içen müstesna kim ondan içmezse bendendir, dedi. İçlerinden pek azı müstesna hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve iman edenler beraberce ırmağı geçince: Bugün bizim Câlût'a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur, dediler. Allah'ın huzuruna varacaklarına inananlar: Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.”[51]
İsrailoğulları ordusunun denendiği ırmak[52] hakkında Tevrat ve İslam kaynaklarında çeşitli isimler bulunmuş olsa da bunun önemi olmadığı açıktır. Olayda müessir fiil, ırmak’tan su içilmemesi ya da hiç dayanamayanlar durumda olanlar için eliyle bir avuç müstesna içilmesi şartı vardır. Cenab-ı Hakk’ın bu emrine rağmen onun emrine isyan edenler olduğu anlaşılmaktadır. Hem de çok sayıda!...
Irmağı geçen İsrailoğullarından su içenler Allah’ın emrine uymamanın verdiği vicdan muhasebesinde isyan derecelerini daha da ileri götürdükleri anlaşılmaktadır. Allah’ın emrine aykırı hareket edenler bu vicdan muhasebesinden yenik çıktıkları için savaşacakları Calut ordusunu da gözlerinde büyüterek geri dönme yönünde; Allah’a itaat edip su içmeyen gerçek mü’minleri vazgeçirme amacıyla yönlendirmede bulundukları gözlemlemekteyiz.
Allah’a itaat edip su içmeyen mü’minler ise imanlarının gereği olarak Allah’a tam olarak ittiba ettiklerini şöyle belirtmektedirler: “Nice az sayıda bir birlik Allah'ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allah sabredenlerle beraberdir, dediler.”[53]
İsrailoğulları ordusunun ırmaktan su içmeme emrine itaat eden askerleri ile su içip isyan edenleri arasındaki bu muhavere aynı zamanda Kur’an’ın iniş sürecinde müşrik/münafıklarla savaşta sabır sebat hususunda meydana gelen/gelebilecek benzer vakıalara karşı örneklik teşkil ettiği muhakkaktır. Talût kıssasının bu bölümünde, Kur’an kıssalarının temel özelliklerinden birini daha görmekteyiz. Kur’an kıssaları, geçmişi kıssa ederken, hâlihazır ve gelecekte muadil durumlara örneklik etmektedir. Aynı zamanda anlatılan kıssa ile mü’minlerin gönüllerini tekid ederek, inkârcıların olumsuz davranışlarını zemmetmektedir.
İsrailoğulları ordusundan Allah’a itaat edenlerin bu itaatkâr davranışlarını müteselsilin sürdürdüklerini gözlemlemekteyiz. “Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır. Bize cesaret ver ki tutunalım. Kâfir kavme karşı bize yardım et, dediler.”[54] Su içmemekle Allah’a itaat eden askerler, su içip isyan eden askerlere karşı Allah’ın izniyle galip gelineceği inancını beyan ederek bir başka itaat sergilemişlerdir. Savaşta Calut ordusu ile karşılaştıklarında ise yine imanlarının gereğini yaparak Allah’a münacatla ondan yardım istemektedirler. Dolayısıyla kıssadaki Allah’a itaat hususundaki tüm bu olumlu ve olumsuz davranışlar, Kur’an muhatabı olanlar için her biri ayrı değerde örneklik teşkil eden davranışlar olarak sergilenmektedir.