Tevrat''ta, Talût ordusunun ırmak sınanması kıssası
Kur’an’da beyan edilen İsrailoğulları ordusunun denenmesi kıssası Tevrat’ta iki ayrı versiyonda anlatılmaktadır. Yapılan savaş sonrası bitkin düşen ordunun, Kral Talût tarafından yasaklanan toprak üzerinde akan baldan yeme yasağı ve buna muhalefet eden Talût oğlunun konu edildiği birinci kıssa Kur’an’da anlatılan kıssa ile aynı muhtevada olmadığı gözükmektedir. “Böylece RAB İsrail'i o gün zafere ulaştırdı. Savaş Beyt-Aven'in ötesine dek yayıldı. O gün İsrailliler bitkindi. Çünkü Saul(Talût), "Ben düşmanlarımdan öç alıncaya kadar, akşama dek kim yemek yerse lanetli olsun!" diye halka ant içirmişti. Bu yüzden de kimse bir şey yememişti. Derken, her yanı bal dolu bir ormana vardılar. Askerler ormana girince, toprakta akan balları gördüler. Ne var ki, içtikleri anttan korktukları için hiçbiri bala dokunmadı. Yonatan babasının halka ant içirdiğini duymamıştı. Elindeki değneği uzatıp ucunu bal gümecine batırdı. Biraz bal tadar tatmaz gözleri parladı. Bunun üzerine oradakilerden biri, Yonatan'a, "Baban askerlere, 'Bugün kim yemek yerse lanetli olsun' diye ant içirdi" dedi, "Askerlerin bitkin düşmesi de bundan." Yonatan, "Babam halka sıkıntı verdi" diye yanıtladı, "Bakın, bu baldan biraz tadınca gözlerim nasıl da parladı!”[55]
Tevrat’ta anlatılan ırmaktan su içmeme sınanması ile ilgili ikinci Tevrat anlatımı “Hâkimler” kitabındadır. Bilindiği gibi “Hâkimler” kitabı, Talût öncesi İsrailoğulları dönemini anlatan bir kitaptır. Talût bu karışık dönemin ardından doğmuş ve yönetime seçilmiştir. Irmaktan su içmeme sınavı ise daha sonraları vuku bulmuştur.
Bu durumu yorumlayan bazı kaynaklar, Tevrat’taki Talût kıssasında “….su imtihanına temas etmemiş bunun yerine Talût’un, “Düşmandan intikam alıncaya kadar bugün ekmek yiyen mel’undur” dediğini zikretmiştir(I.Samuel, 14/24). Ancak Hakimler kitabında (7/4-7) bir başka harpte su imtihanı geçmektedir. Öyle anlaşılıyor ki bu su imtihanı birkaç kere tekrarlanmış, Tevrat bunlardan bazılarını zikretmiştir.(İbn Âşûr,II,497”demektedirler.
“Yerubbaal (yani Gidyon) ile yanındaki halk erkenden kalkıp Harot Pınarı'nın başında ordugâh kurdular. Midyanlılar'ın ordugâhıysa onların kuzeyinde, More Tepesi'nin yanındaki vadideydi. RAB Gidyon'a şöyle dedi: "Yanında fazla adam var; Midyan'ı onların eline teslim etmem. Yoksa İsrailliler, 'Kendi gücümüzle kurtulduk' diyerek bana karşı övünebilirler. Şimdi halka şunu söyle: 'Korkudan titreyen dönsün, Gilat Dağı'ndan geri gitsin.'" Bunun üzerine halktan yirmi iki bin kişi döndü, on bin kişi orada kaldı. RAB Gidyon'a, "Adamların sayısı hâlâ fazla" dedi, "Kalanları suyun başına götür, onları orada senin için sınayayım. 'Bu seninle gidecek' dediğim adam seninle gidecek; 'Bu seninle gitmeyecek' dediğim gitmeyecek." Gidyon halkı suyun başına götürdü. RAB Gidyon'a, "Köpek gibi diliyle su içenleri bir yana, su içmek için dizleri üzerine çökenleri öbür yana ayır" dedi. Ellerini ağızlarına götürerek dilleriyle su içenlerin sayısı üç yüzü buldu. Geri kalanların hepsi su içmek için dizleri üzerine çöktüler. RAB Gidyon'a, "Sizi diliyle su içen üç yüz kişinin eliyle kurtaracağım" dedi, "Midyanlılar'ı senin eline teslim edeceğim. Öbürleri yerlerine dönsün." Gidyon yalnız üç yüz kişiyi alıkoyarak geri kalan İsrailliler'i çadırlarına gönderdi. Bu üç yüz kişi, gidenlerin kumanyalarıyla borularını da aldılar. Midyanlılar'ın ordugâhı Gidyon'un aşağısında, vadideydi.”[56]
Bilgilenme amaçlı verdiğimiz bu alıntılarda karmaşık bir ortam kıssa edilmektedir. Sınav yapanın kimliği karışıktır, sınav yapılan kişilerin akıdevi durumları müphem bırakılmıştır, sınav sebepleri açık değildir ve sınav sonucu tam hedefi yansıtmamaktadır.
Oysa Kur’an’daki Talût kıssasındaki Irmaktan su içmeme sınavı mücmel olmasına rağmen sebep ve sonuçların çok açık ve sade olarak anlatıldığı bir kıssadır. Vermek istediği mesajlar nettir.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar |