Kur’an’ı Kerim’de iki ayette Talût ismi geçmektedir. Bundan mütevellit Kur’an’ı Kerim kıssalarındaki genel metoda uygun olarak çoğu kıssada olduğu gibi Talût kıssasının kahramanı Talût hakkında detay verilmemektedir. Bunun sebebi üzerinde ilerde duracağız. Şimdi, Talût hakkında detay veren Tevrat’ın verilerini aktaralım. “Benyamin oymağından Afiyah oğlu Bekorat oğlu Seror oğlu Aviel oğlu Kiş adında bir adam vardı. Benyaminli Kiş sözü geçen biriydi. Saul adında genç, yakışıklı bir oğlu vardı. İsrail halkı arasında ondan daha yakışıklısı yoktu. Boyu herkesten bir baş daha uzundu.”[i]
Tevrat’ta Saul olarak geçen Talût isminin İbranice bir lakap olduğu öne sürülmektedir. Tevrat’ın Samuel kitabında yer alan Talût’un bedensel yapısına ait veriler ışığında; kaynaklarda Talut’un bedensel kuvvetinin ismine yansıdığı yorumları yapılmıştır. “Arapça “tül” kelimesi ile alakalı olup, aşırı derecede boylu ve kudretli anlamına gelir”[ii] “Talût’un boyu gayet uzun olduğu ve hatta en uzun boylu bir kimse el uzatırsa Talût’un başına ulaşabildiği mervidir.”[iii]
“Tâlût kelimesi uzunluğu dolayısıyla kendisine lakab olarak verilen Şa-vu'dan Arapçalaştırılmıştır.”[iv] “Keşşaf sahibi, Tâlût'un Câlût ve Dâvud kelimeleri gibi, Arapça olmayan bir isim (ism-i a'cemi) olduğunu; ma'rife ve ucmeliğinden dolayı gayr-ı munsarif olduğunu söylemiştir. Nahivciler ise, Allah'u Teâlâ'nın onu, vücut bakımından güçlü ve kuvvetli olarak nite-lemesinden dolayı, Tâlût kelimesinin, (uzunluk, büyüklük, genişlik) kelimesinden olduğunu; vezninin de, vezni olup, kelimenin aslının, şeklinde olduğunu öne sürmüşlerdir. Ne var ki bunun gayr-ı munsarif oluşu, onun bu kökten iştikak etmesine mânidir.”[v]
Tevrat, Talût’un Benyamin sıbtından olduğunu bildirmektedir. “…Benyamin bölgesinden birini göndereceğim. Onu halkım İsrail'in önderi olarak meshedeceksin.”[vi] Bu onun açısından önemli bir durumdur. Çünkü Talût, Samuel peygamber tarafından Kral ilan edildiğinde kendisine muhalefet edenlerin eleştiri konusu yapmaları, onun Benyamin sıbtından biri olması sebebiyledir. Talût’un ağzından bu durum şöyle aktarılmaktadır: “Saul şu karşılığı verdi: "Ben İsrail oymaklarının en küçüğü olan Benyamin oymağından değil miyim? Ait olduğum boy da Benyamin oymağının bütün boylarının en küçüğü değil mi? Bana neden böyle şeyler söylüyorsun?"[vii]
İsrailoğullarının Benyamin sıbtı; Hz. Yakup’un son çocuğu olan ve Peygamber Yusufla ana baba bir kardeş oldukları Bünyamin’den üreyen sıbttır. Müfessirlerin genel bakışı Bünyamin sıbtının küçük olması ve sahip olduğu “Kenan” arazileri üzerindeki gelirlerinin azlığı onaları diğer İsrail sıbtları içerisinde daha alt boyutta değerlendirmelere uğramasına neden olmuştur. Talût’un kendisinin de kabul ettiği bu vakıa İsrailoğulları sıbtlarının genel anlayışını temsil etmektedir ki, Talût’un İsrailoğullarına Kral olmasına muhalefet edilmiştir.
Kur’an Talût’un kral seçilmesi ve İsrailoğullarından muhalefet gelme olayını şu şekilde bildirmektedir: “Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? Dediler. "Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir" dedi.”[viii]
Kur’an İsrailoğullarının Talût’un krallığına muhalefet edenlerin sebebini vermemektedir ancak, bu noktada önemli gördüğümüz bir hususa dikkat çekelim. Tevrat Saul’ün (Talût) eşkâli, etnik konumu hakkında malumat verirken, Kur’an çok daha farklı bir boyuta dikkat çekmektedir. “….ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir.” Kuran beden olarak Tevrat’ın verilerini tasdik ederken; Tevrat’ın üstünde durmadığı önemli bir hususa dikkat çekmektedir. “….ilimde….” Yani Kur’an Taût’un yönetici seçilirken dikkat ettiği veya muhataplarının dikkat etmesini istediği çok önemli bir ayrıntı vermektedir. Kur’an göreve nasp edilen kişinin ehil yani “ilim” sahibi tarafını öne çıkarmaktadır. Oysa Tevrat fiziksel ve etnik detaylar vermektedir. Bu durum Kur’an ve Tevrat arasındaki genel ayrımın karakterini de taşımaktadır. Tevrat hem İsrailoğulları etnik ırkçılığını yaparken aynı zamanda İsrailoğulları içinde ikinci bir etnik ayrımcılığı körüklemektedir. "Ben İsrail oymaklarının en küçüğü olan Benyamin oymağından değil miyim? Ait olduğum boy da Benyamin oymağının bütün boylarının en küçüğü değil mi? Bana neden böyle şeyler söylüyorsun?" Talût’un, Samuel peygambere bu serzenişinden anlaşılmaktadır ki, Tevrat; Talût’un ağzından kendi bakış açısını da vermektedir. Görevde ehliyet değil etnik aidiyet aramaktadır, ya da böyle yansıtmaktadır. Tıpkı Hz. Muhammed sonrası Müslümanlar arasındaki ayrımcılık gibi….Hilafetin kureyşliliği meselesi gibi!...Hz. Peygamber dönemi akabinde bile Talût kıssasının iyi tefsir edilemediğinin en iyi göstergesi herhalde peygamber sonrası Hilafet makamında ehliyet ve liyakat aranmayıp; soya sopa önem verilmesi gibi!...
İşin ilginç bir yanını daha aktaralım. Tevrat Saul’ün (Talût) bedensel gücünü ön plana çıkardığı halde, bu bedensel gücün işe yarayacağı bir yer ve zamanda vazifeyi Hz. Davud’a vermektedir! Çünkü Talût ordusu karşısına çıkan müşrik Calût’un (Golyat) azametine rağmen Saul onunla savaşa çıkmaz yerine güçsüz bir savaşçı olarak gördükleri Hz. Davud çıkarılır. “Benyaminli Kiş sözü geçen biriydi. Saul (Talût) adında genç, yakışıklı bir oğlu vardı. İsrail halkı arasında ondan daha yakışıklısı yoktu. Boyu herkesten bir baş daha uzundu.”“Filist ordugâhından Gatlı Golyat (Calût) adında usta bir dövüşçü ortaya çıktı. Boyu altı arşın bir karıştı”[ix] “(Talût) Saul, "Öyleyse git, RAB seninle birlikte olsun" dedi. Sonra kendi giysilerini Davut'a verdi; başına tunç miğfer taktı, ona bir zırh giydirdi. Davut giysilerinin üzerine kılıcını kuşanıp yürümeye çalıştı. Çünkü bu giysilere alışık değildi. Saul'a, "Bunlarla yürüyemiyorum" dedi, "Çünkü alışık değilim." Sonra giysileri üzerinden çıkardı.”[x]
Bu demektir ki, Tevrat’ın Talût’un seçiminde ön plana çıkardığı argümanlar Kur’an’da serdedilen liyakat ve ehliyete nazaran önemsiz ayrıntılar olarak kalmıştır.
Kur’an’daki mücmel Talût kıssasının tefsirinde, Kur’an’i bakış açısından bir metod geliştiremeyen müfessirler de “İsrailiyat” üzerinden yaptıkları yorumlarda, Tevrat’taki aynı tenakuza düştüğü görülmektedir. Bunlara örnekler verelim: “Âlimlerden bazıları vücutça üstünlükten maksadın, boy uzunluğu olduğunu, Tâlût'un, insanların ancak omuzuna yetişebilecekleri kadar uzun olduğunu ve boyunun uzunluğundan dolayı "Tâlût" diye isimlendirildiğini söylemişlerdir. Vücutça üstünlükten maksadın güzellik olduğu ve Tâlût'un İsrâiloğulları arasında en yakışıklı erkek olduğu söylenmiştir. Yine bundan muradın güç ve kuvvet olduğu söylenmiştir. Buna göre bu son görüş daha doğrudur. Çünkü düşmanları mağlûp etmede güç ve kuvvetten istifade edilir, boy uzunluğu ve yakışıklılıktan değil... “[xi] “İbni Abbas der ki: Talût o gün için İsrailoğulları arasında en bilgili, en yakışıklı ve en eksiksiz bir yaratılışa sahipti. Düşmanın kalbine heybet verecek şekilde iri-yarı bir cüsseye sahipti. Uzunluğu dolayısıyla ona Tâlût denildiği de söylenmiştir.”[xii]
“Talût’un kişiliği ile ilgili olarak İslam kaynaklarında yer alan çok ilginç bir diğer yorumu aktarmadan geçemeyeceğiz.“Bazı kimseler, Talût'un da bir peygamber olduğunu söylemişlerdir. Çünkü Allah Teâlâ onun elinde de mucizeler yaratmıştır. Böyle olan herkes peygamber olur. Bunun, evliyaullah'ın kerametleri babından olduğu söylenemez. Çünkü keramet ile mucize arasında fark vardır. Keramet, meydan okumak için gösterilmez. Mucize ise meydan okumak için gösterilir. Bundan dolayı, Talût'un elinde zuhur eden harikulade hallerin kerametler cinsinden olmaması gerekir. Bu görüşe şöyle cevap verilir: Bunun, o zamanın peygamberinin bir mucizesi olması uzak bir ihtimal değildir. Bunun, o peygamberin mucizesi olmasının yanında, Talût'un krallığı hususunda kesin bir alamet olması da söz konusudur.”[xiii]
Şu Kur’an ayeti dururken İslam alimlerinin yaptıkları yorumu nereye oturtturmak mümkündür siz karar verin!.. “Musa'dan sonra, Benî İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: "Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım" ”Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi dedi.” “Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut'un size gelmesidir.”[xiv] Görüldüğü gibi Kur’an’ın açık ayetleri ve Tevrat’ın bu konudaki beyanları ortada iken olmadık yorumlar yaparak işi çığırından çıkaran müfessirlerin düzeltilmesi! Onların Kur’an kıssaları tefsirindeki, usulsüz yaklaşımlarının gündem edilmesi gerekir. Bunun için her zaman önerdiğimiz gibi kıssa ilim dalının kurulması ve spesifik olarak bu alanda dinler tarihi, arkeoloji, tarih, coğrafya, v.s gibi disiplinlerle koordineli hareket etmesi gerekmektedir.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar
[i] Tevrat; I.Samuel, Bab9/1-2.
[ii] Ignaz Goldzıher, Der Mythosbeiden Hebraern, S.162.
[iii] Mehmed Vehbi; Hülasat’ül Beyan, C.1-2, s.446.
[iv] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, c.1, s.662.
[v] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c.5, S.338.
[vi] Tevrat; I.Samuel, Bab9/16.
[vii] Tevrat; I.Samuel, Bab9/21.
[viii] Kur’an/ Bakara suresi/247.
[ix] Tevrat; I.Samuel, Bab17/4.
[x] Tevrat; I.Samuel, Bab17/37-39.
[xi] Fahruddin Er-Râzi, A.g.e, c.5, S. 341.
[xii] Vehbe Zuhayli, A.g.e, c.1, s.662.
[xiii]Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c.5, S.346.
[xiv] Kur’an/ Bakara suresi/246-248.