HZ. LUT'UN YAŞADIĞI COĞRAFYALAR
HARAN
Harran’ın bilinen tarihi, M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzatılmaktadır. Ur şehrinin ticari kolu olarak kurulduğu sanılan Harran’ın kuruluşunu, İslam tarihçileri; Nuh Peygamber'in torunlarından “Kaynan”a ve İbrahim Peygamber'in kardeşi “Aran”a (Haran) bağlarlar.
Harran'ın ismine, M.Ö. 2300 yıllarına ait Ebla tabletlerinde “Haranki“ olarak rastlanmaktadır. Sümer veya Akat dillerinde; kervan veya geçit yeri anlamına gelen "Harran-U” kelimesinden türediği sanılmaktadır. M.Ö. 1500 yıllarına ait Mari tabletlerinde Harran’ın ismi, “Haranimki“ ve "Kaskalnimki“, Eski Babil dönemi buluntularında “Harranum“ ve “Kaskal“, Hitit Krallığı dönemine ait Boğazköy metinlerinde “Harrana“ ve “Kaskalni“, Yeni Asur belgelerinde ise, “Harrana“, “Harrânî“ ve “Harranu“ biçimlerinde geçmektedir. Hititçe çivi yazılı tabletlerde geçen ve M.Ö. 1500 yıllarına ait olan “Hur Ülkeleri“ adının Harran’a verilen isimlerden olduğu belirtilmektedir. M.Ö. 1000 yılına ait Asur tabletleri buluntularında bölgenin adı “Hanigalbat” olarak geçmektedir. Ayrıca Harran isminin Hz. İbrahim'in kardeşi Haran'dan geldiğine dair iddialar varsa da bu tezin isim benzerliğinden başka bir kanıtı yoktur.
Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzey batıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir mevkide yer almaktadır. Bu niteliklerinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asur'lu tüccarların en önemli ziyaret merkezlerinden biri idi. Anadolu'dan Mezopotamya'ya Mezopotamya'dan da Anadolu’ya döngülü ticaret, binlerce yıl Harran üzerinden gerçekleştirilmiştir. Harran’ın bu özelliği dolayısıyla burada zengin ve köklü bir kültür mirası oluşmuştur.
Başlangıçta Sümer ve Hititlerin elinde bulunan bölge M.Ö. 2750 yılında Samilerin istilasına uğramıştır. Daha sonra 612 yılına kadar Asurların egemenliğinde kalan bölge 550 yılından itibaren sırasıyla, Perslerin ve Büyük İskender’ in İmparatorluk sınırları içerisinde kalmıştır. M.S.750 yılında yöreyi ele geçiren Araplar, buradaki Bizans hakimiyetine son vermişlerdir. 1071 yılında Malazgirt zaferinden sonra, İlçe toprakları Türk hakimiyetine geçmiştir.
Harran tarihiyle ilgili arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulara göre Harran ismine ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2000 başlarına ait çivi yazılı tabletlerde "HAR-RA-NA" veya "HA-RA-NA" şeklinde rastlanılmaktadır. Kuzey Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran'dan “HA-RA-NA" olarak bahsedilmektedir. M.Ö. 2000 yıllarına ait Hitit Tabletlerinde, Hitit'lerle Mitanni'ler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısının (Sin) ve Güneş Tanrısının şahit tutulduğu belirtilmektedir.
Tevrat'a göre Hz. İbrahim VE Hz. Lut peygamberler ana yurtları olan Ur şehrini terk ettikten sonra bir süre Harran'da kalmışlardır. “Terah, oğlu Avram'ı(İbrahim), Haran'ın oğlu olan torunu LUT'u ve Avram'ın karısı olan gelini Saray'ı yanına aldı. Kenan ülkesine gitmek üzere Kildaniler'in kenti Ur'dan ayrıldılar. Harran'a gidip oraya yerleştiler.” Tevrat/Tekvin/11-31 Tevrat'ta ayrıca Hz. İbrahim'in babası Terah'ın Harran'da ölüp gömüldüğü anlatılmaktadır.“Terah iki yüz beş yıl yaşadıktan sonra Harran'da öldü.” Tevrat/Tekvin/11-32 Hz. İbrahim'in aile fertlerinden bazılarının bu şehri bırakıp ayrıldıktan sonra oğlu İshak'a bir gelin almak için hizmetkârını bu şehre gönderdiği kaydedilmektedir. “Ve Yakup Beer- Şeba’dan çıktı, ve Haran’a doğru gitti.” Tevrat/Tekvin/28-10
On üçüncü yüzyıl tarihçilerinden İbn Şeddad;Hz. İbrahim'in,Filistin'e gitmeden önce bu şehirde oturduğunu yazmaktadır. Bu nedenle Harran'a Hz. İbrahim'in kenti de denildiğini, Harran'da İbrahim Peygamberin evinin, adını taşıyan bir mescidin, onun otururken yaslandığı bir taşın varolduğunu eserinde kaydetmektedir.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar
|