KURBAN HZ. İSMAİL Mİ HZ. İSHAK MI?
Giriş
Bir evvelki yazımızda, Kur’an’da yer alan İsmail kıssasını, Tevrat ve İslam kaynaklarından gelen çeşitli nakiller ile mufassal hale getirerek incelemiş, Allah’ın bu kıssa nezdinde Müslümanlara vermek istediği mesajlar üzerinde durmuştuk.
İsmail kıssasının en can alıcı konusu Kurban “Zebih” olayını maslahat açısından, kültürel olarak bize intikal ettirilen veçhesi ile “Zebih”in İsmail olduğu kabulü ile olayı mücmel olarak ele almış ve öylece yorumlamaya çalışmıştık.
Bu yazımızda ise Kurban “Zebih” ve kurban edilmek istenen çocuk “Zebihatullah” üzerinde mufassal olarak durarak, Kur’an’i bakış açısı ile “Zebih” olayı ve “Zebihatullah”ın kim olduğunu anlamaya çalışacağız.
Kur’an’ı Kerim’de Zebih
“O : "Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
”İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.”
”Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emir olunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.”
“Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerine yatırınca:”
”Biz ona: " Ey İbrahim!" diye seslendik.”
”Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.”
”Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır.”
”Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. “ Saffat/100–107
Kur’an’da, Hz. İbrahim’in çocuğunu kurban etme teşebbüsünün anlatıldığı Saffat suresinde öncelikle Hz. İbrahim’in, Allah’tan çocuk niyazı ve doğacak çocuğunun niteliği verilmektedir.
Bilindiği gibi Hz. İbrahim’in uzun süre çocuğu olmamıştır. Tevrat’a göre Hz. İbrahim’in ilk çocuğu İsmail, Hz. İbrahim, seksen altı yaşında iken doğmuştur.
“Abram (İbrahim) Kenan diyarında oturduktan on sene sonra idi. Ve Hacar’ın yanına girdi ve o gebe kaldı…” Tekvin16/3–4 “Ve Hacar Abrama (İbrahim) İsmail’i doğurduğunda Abram seksen altı yaşında idi.“ Tekvin16/16
Yine Tevrat ‘a göre Hz. İbrahim’in ikinci çocuğu İshak, Hz. İbrahim, yüz yaşında ikendünyaya gelmiştir.
“Yüz yaşında olana (İbrahim) bir oğul doğar mı? Ve doksan yaşında olan Sara doğur mu?” Tekvin17/17
Hz. İbrahim’in çocuksuz geçen yıllarında Allah’a, bir çocuğu olması için yalvarmıştır. Ur şehrindeki kavminin kendisine yaptığı zulümlerden kurtulduğu esnada yaptığı bir duasında, çocuk isteğini Kur’an’ı Kerim şu şekilde ifade etmektedir.
“Onun için bir bina yapın ve derhal onu ateşe atın! Dediler.”
“Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.”
”(Oradan kurtulan İbrahim:) "Ben Rabbime gidiyorum. O bana doğru yolu gösterecek".
“O : "Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.” Saffat / 97–100
Uzun süren bu yıllardan sonra Hz. İbrahim’in; İsmail ve İshak adında iki oğlu olur. Bu iki oğlunun en ayırıcı özelliği analarının ayrı olması ve İsmail’in önce, İshak’ın sonra doğmasıdır. İşte Hz. İbrahim’in bu iki oğlunun iki ayırıcı özelliği aynı zamanda “Zebih”in kim olduğu ihtilafının da ana kaynağı olmuştur. Şimdi “Zebih” ve ihtilaflar üzerinde duralım.
Zebih ve Zebihatullah
Sözlüklerde Ze-Be-Ha kelimesine; yarmak, yarıp ayırmak, boğazlamak kesmek, boğmak anlamları verilmektedir. Bu yüzden Kurban olarak kesilecek hayvana “Zebih” hayvanların kesildiği yere aynı kökten gelen “Mezbaha”; Yahudilerin kurban kesim yerlerine “Mezbah” adı verilmiştir. Zebh kelimesinin Kur’an’daki kullanımlarına baktığımızda; hayvan kesmek, hayvan kurban etmek anlamları yanında; Firavunun İsrail oğullarının bebeklerini katletme olayını da ifade ettiğini görmekteyiz.
Hayvan boğazlamak, kesmek manasında
“(Musa) dedi ki: Allah şöyle buyuruyor: O, henüz boyunduruk altına alınmayan, yer sürmeyen, ekin sulamayan, serbest dolaşan (salma), renginde hiç alacası bulunmayan bir inektir. "İşte şimdi gerçeği anlattın" dediler ve bunun üzerine (onu bulup) kestiler, ama az kalsın kesmeyeceklerdi. “ Bakara/71
“Musa, kavmine: Allah bir sığır kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? Demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım, demişti.” Bakara/67
“Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülmüş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş, boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölmeden yetişip kestikleriniz müstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanmış hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı.” Maide/3
“(Süleyman) Ya bana (mazeretini gösteren) apaçık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu (Hüdhüd kuşunu) boğazlayacağım!” Neml/21
Bebekleri boğazlamak manasında
“Firavun, (Mısır) toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu.” Kasas/4
“Hatırlayın ki, sizi, Firavun taraftarlarından kurtardık. Çünkü onlar size azabın en kötüsünü reva görüyorlar, yeni doğan erkek çocuklarınızı kesiyorlar, (fenalık için) kızlarınızı hayatta bırakıyorlardı.” Bakara/49
“Çünkü O, sizi işkencenin en kötüsüne sürmekte ve oğullarınızı kesip, kadınlarınızı (kızlarınızı) bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı.” İbrahim/6
Kesilecek Kurban manasında
“Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. “ Saffat/107
Kur’an’ı Kerim’de yalnızca Saffat suresinde anlatılan, Hz. İbrahim’in çocuğunu “Zebh” etme; yani Allah için kesmeye teşebbüsü anlatımında; kesilmek istenen çocuk “Zebihatullah”ın ismi belirtmemiştir. Hadislerde de bu konuda sahih addedilebilecek bir rivayet olmadığı görülmektedir. Bundan dolayı müfessirler, kurban edilmek istenen çocuğun “Zebihatullah”ın; İshak mı, İsmail mi, olduğunda ihtilaf etmişlerdir.
Müfessirlerin ekseriyeti, kıssada kurban edilmek istenen çocuğun İsmail@ olduğu kanaatindedirler. Azımsanmayacak sayıda müfessir ise kıssada Kurban edilmek istenen çocuğunİshak@ olduğu görüşünü bildirmişlerdir.
Her ayrıntıyı hassas bir biçimde işleyen ve gündeme getiren Kur’an’ın bu hususta isim bildirmemiş olması biz muhataplar açısından önemlidir. Öncelikle, Kurban edilmek istenen çocuk “Zebihatullah” üzerindeki ihtilaflar ile ilgili ileri sürülen delilleri inceleyelim.
Kurban edilmek istenen İsmail’@dır diyenlerin delilleri:
a- Hz. İbrahim Kıldani’lerin Ur şehrinden, Haran’a doğru giderken Allah’a yaptığı duası şöyle idi. “O : "Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.” Saffat / 100
Allah, Haran’dan Kenan’a, oradan Mısır’a, Mısır’dan tekrar Kenan diyarına dönen Hz. İbrahim’e burada bir erkek çocuk ihsan eder. İşte Allah’ın ihsan ettiği bu ilk çocuk, Hacer’in oğlu İsmail’dir. Kurban edilmek istenen çocuk da İsmail olmalıdır.
b- Kur’an’da Hz. İbrahim’in her iki çocuğunun karakterleri hakkında bilgiler verilmektedir. Buna göre; İshak@, âlim bir çocuk olarak nitelenmektedir. “Derken onlardan (İbrahim’i ziyaret eden melekler)korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona Âlim bir oğlan çocuğu (İshak) müjdelediler.” Zariyat/28
İsmail@ ise halim bir evlat olarak tavsif edilmektedir. ”İşte o zaman biz onu uslu (Halim) bir oğul ile müjdeledik.” Kurban edilmek istenen de bu halim evlat, İsmail’@dır. Çünkü Kurban edilme hadisesi, halim çocuk ifadesi arkasından anlatılan, doğup büyümesi aşamasından sonra gerçekleşmektedir.
“O : "Rabbim! Bana Salihlerden olacak bir evlat ver", dedi.
”İşte o zaman biz onu uslu (Halim) bir oğul ile müjdeledik.”
”Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi. O da cevaben: Babacığım! Emir olunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” Saffat/100–102
c- İslam kaynaklarında yer alan bazı malûmat’a göre; Hz. İsmail’in kurban edilmemesi karşılığı hibe edilen koçun boynuzları, Kâbe içersinde muhafaza edilmekte iken bir dönem sonrası yok olduğu, buna istinaden Mekke’de, Kâbe içersinde görülmüş olan bu boynuzların; Kurbanlık olan çocuğun Mekke’de yerleşmiş ve yaşamış olan İsmail@ olduğuna delalet etmektedir.
d- İslam’ın Hac emrinin uygulaması esnasında gerçekleştirilen Kurban kesme ibadeti, bin dört yüz yıldır Mina’da Hz. İsmail’in kurban edilmek istenilmesi hadisesini anmak maksadıyla devam ettirilmektedir. Ayrıca Şeytan taşlama ibadetinin temelinin de; Hz. İbrahim’i, İsmail’i kurban etmemesi için kandırmaya çalışan Şeytanın Hz. İbrahim tarafından taşlanması hadisesinin anılmasına dayandırılmaktadır. Bu tevatürlere dayalı olarak gerçekleştirilen ibadet ve ritüellerin, yüzyıllardır uygulana gelmesi, kurban edilmek istenen çocuğun İsmail olduğuna alamettir.
e- Hz. İshak’ın kurban edilmek istenen oğul olduğuna dair hadis kitaplarında yer alan hadislerin Ka’bul Ahbar nakilleridir. Yahudilikten dönme Ka’bul Ahbar’a ait sahih olmayan hadis rivayetlerinin çokluğu dolayısı ile Hz. İshak’ın Kurban edilmek istenen çocuk olduğuna dair hadis rivayeti zayıf hadise delalet eder. Bu yüzden Hz. İsmail’in Kurban edilmek istenen çocuk olduğu, kuvvetli ihtimaldir.
f- İslam kaynakları; Yahudilikten dönme “Dindar bir zat” sıfatıyla isim belirtmedikleri ya da sonradan Müslüman olan bir “Yahudi âlim” sıfatıyla belirttikleri bir kişi tarafından beyan edilen sözlere istinaden; Yahudilerin, Arapları kıskanmaları yüzünden Tevrat’ta yazılı olan kurban edilmek istenen İsmail’in ismini, kendi soylarından olan İshak ile değiştirdiler iddiasına yer vermektedirler.
Kurban edilmek istenen İshak’@dır diyenlerin delilleri:
a- Tevrat tekvin kitabındaki anlatımlarda, kurban edilmek istenen çocuğun ismi İshak olarak açık biçimde belirtilmiştir.
“İbrahim sabah erkenden kalktı, eşeğine palan vurdu. Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.”
“Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı. Birlikte giderlerken İshak İbrahim'e, "Baba!" dedi. İbrahim, "Evet, oğlum!" diye yanıt verdi. İshak, "Ateşle odun burada, ama yakmalık sunu kuzusu nerede?" diye sordu.”
“İbrahim, "Oğlum, yakmalık sunu için kuzuyu Tanrı kendisi sağlayacak" dedi. İkisi birlikte yürümeye devam ettiler.” Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.”
“Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.”
“Ama RAB'bin meleği göklerden, "İbrahim, İbrahim!" diye seslendi. İbrahim, "İşte buradayım!" diye karşılık verdi.”
“Melek, "Çocuğa dokunma" dedi, "Ona hiçbir şey yapma. Şimdi Tanrı'dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin."
“İbrahim çevresine bakınca, boynuzları sık çalılara takılmış bir koç gördü. Gidip koçu getirdi. Oğlunun yerine onu yakmalık sunu olarak sundu.” Tekvin 22 / 3–13
b- Hz. İbrahim, Hz. İsmail ve Hz. Hacer’in Mekke’ye hicretleri ve orada meydana gelen olayları anlatan İbn-i Abbas rivayetinde; hicret, Zemzem’in bulunuşu, Kâbe’nin yapılışı, Cürhümi’lerin Mekke’ye ilk yerleşen kavim oluşu, Hz. İsmail’in Cürhümi’ler kabilesinden iki kere evlenmesi, Hz. İbrahim’in Mekke’ye mükerrer uğramaları yer almaktadır. Bu hadis rivayetinde, Hz. İbrahim’in İsmail’i Kurban etme hadisesine yer verilmemesi, bu olayın Mekke’de geçmediği dolayısı ile kurban edilmek istenen çocuğun İsmail olmadığına en büyük delalettir.
c- Arap’ların kurban edilmek istenen çocuğun neslinin Allah indinde daha değerli olacağı inancı ile kurban edilmek istenen çocuğun, İsmail@ ve ondan türeyen değerli neslin de Araplar olması isteğinden dolayı, Kur’an’da ismi belirtilmeyen Kurban “Zebih”, İslam kaynaklarında ve kültüründe İshak yerine İsmail olarak kabul edilmektedir.
Zebihatullah kimdir?
Zebih olayına Kur’an’i perspektiften bakıldığında; yani önyargısız olarak yaklaşıldığında aslında Zebih’in kimliğinin anlaşılması o kadar zor olmadığı görülecektir.
Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme olayının anlatıldığı Saffat suresinde Zebih şöyle tavsif edilmektedir. ”İşte o zaman biz onu uslu bir oğul ile müjdeledik.” Bu ayette kullanılan müjdeleme kelimesi, Kur’an’ı Kerim’de çeşitli defalar, Hz. İshak’ın doğacağı haber verilirken kullanılmaktadır.
”O esnada hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı, İshak'ın ardından da Ya'kub'u müjdeledik.” Hud/71
“Dediler ki: Korkma; biz sana bilgin bir oğul müjdeliyoruz.” Hicr/53
“Derken onlardan korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler. “ Zariyat/28
Hz. İbrahim’e ziyaretçi olarak gelen meleklerin; Hz. İbrahim ve karısını müjdeledikleri oğul İshak@tır. Hz. İsmail ile ilgili olarak müjdeleme ifadesi, hiçbir ayette yer almaz. İshak kısır bir kadından doğan mucizevî bir bebektir. Bu yüzden melekler tarafından anne ve babasına “müjde” olarak bildirilmiştir. Burada dikkat çekilmesi gereken önemli bir husus vardır; Hz. İshak’ın doğumunun müjdelenmesi, birinci olarak doğan çocuk, Hz. İsmail’e rağmen verilmektedir. Dolayısı ile Hz. İshak’ın doğumunun olağan üstülüğüne bir işaret vardır. Oysa İshak’tan önce –on üç yıl- doğan İsmail@in doğumu, olağan bir vakıadır.
Hz. Sare’nin, Hz. İshak’ın doğumu ile başlayan, Hz. İsmail ve annesi Hacer’i kıskançlığı sonucu; Hz. Hacer ve Hz. İsmail Kenan diyarından göç etmek zorunda kalırlar. “Ve İbrahim’e dedi: Bu cariyeyi ve oğlunu dışarı at; çünkü bu cariyenin oğlu benim oğlumla, İshak’la beraber mirasçı olmayacaktır.” Tekvin21/9–10 Tevrat’a göre bu göç esnasında Hz. İsmail on dört yaşındadır ve Kenan diyarı sınırları sonunda olan Beer-Şheva adı verilen bir beldeye göç etmişlerdir.
İslam kaynaklarına göre; Hz. İsmail emzikli iken, Hz. İbrahim’in desteğinde Mekke’ye göç ederler ve Hz. Hacer ile Hz. İsmail burada yerleşirler.
Hz. İshak ise Hz. İsmail’in Kenan diyarından uzaklaşmasından sonra Kur’an’da, Saffat suresinde anlatıldığı gibi ”Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa erişince” Hz. İbrahim’in gördüğü rüyaya istinaden, bu rüyayı gerçekleştirmek arzusu sonucu “Zebihatullah” sıfatına ulaşır. “Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? Dedi.” O da cevaben: Babacığım! Emir olunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.”
Tevrat’ta da, Kurban edilmek istenen çocuğun adı İshak olarak açıkça belirtilmektedir.
“Allah İbrahim’i deneyip ona dedi; Ey İbrahim ve o: İşte ben, dedi.” “ Ve dedi: Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu İshak’ı al ve Moriya diyarına git ve orada sana söyleyeceğim dağların bir üzerinde onu yakılan kurban olarak takdim et.” Tekvin 22 / 1–2
Yanına uşaklarından ikisini ve oğlu İshak'ı aldı. Yakmalık sunu için odun yardıktan sonra, Tanrı'nın kendisine belirttiği yere doğru yola çıktı.”
“Yakmalık sunu için yardığı odunları oğlu İshak'a yükledi. Ateşi ve bıçağı kendisi aldı.
“Tanrı'nın kendisine belirttiği yere varınca İbrahim bir sunak yaptı, üzerine odun dizdi. Oğlu İshak'ı bağlayıp sunaktaki odunların üzerine yatırdı.”
“Onu boğazlamak için uzanıp bıçağı aldı.” Tekvin 22 / 9–10
Görülüyor ki, Kurban edilmek istenen oğul “Zebihatullah” apaçık olarak; doğumundan önce meleklerin müjdeledikleri Hz. İshak’tır. Ancak İbrani-Arap çekişmesi sonucu, Kur’an’i bir tavır olmayan; Arap soyunun “Zebihatullah”tan üreyen bir nesil olarak yüceltilmesine matuf asabiyet yaklaşımları ya da en yumuşak ifadeyle Hz. Muhammed’in bu soydan olmasını arzu edenlerce “Zebih”in kimliği üzerinde aşırı yorumlar yapılarak, Hz. İsmail’e zorla “Zebihatullah” sıfatı yüklenmiştir.
Böylece hem Arap soyuna ve hem de bu soydan olan Hz. Muhammed’e; beşeri yaklaşımlarla yapılan yorum ve zorlamalarla daha da yücelik! Atfedilmek istenmiştir. Bazı hadis kitaplarında yer alan “Ben iki kurbanlığın oğluyum.” İfadesi bu çabaların bir aksülameli olarak geliştiği anlaşılmaktadır.
Kurban “Zebih” üzerine bir değerlendirme
Gördüğü rüyaya istinaden, oğlunu Allah’a Kurban etmek isteyen Hz. İbrahim, fail olarak, Kur’an’da belirtildiği halde, Mef’ul’ün ismi belirsizdir. O halde Kur’an’ın bu tutumunun altında yatan etmen nedir, onun üstünde durmak gerekmektedir.
Kur’anî perspektiften bakıldığında, Kurban edilmek istenen, yani mef’ulün kimliğinin muhataplara açıklanması gerekmemektedir. Çünkü bu isim ha İshak@ olmuş, ha İsmail@ olmuş, kıyamete kadar Kur’an’a muhatap olanlar açısından ne fark edecektir?
Kur’an, resuller arasında ayrım yapılmaması için çeşitli ayetlerinde şöyle demektedir.
"Allah'ın peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız. İşittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır" dediler.” Bakara/285
“Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gün mükâfatlarını verecektir. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” Nisa/152
“Zebih”in İshak@ veya İsmail@ olması bizim, yani muhatap toplumun; ne İsmail’@in veya İshak’@ın resullükleri arasında ayrım yapmamıza ne de bu resullerin etnik kimliklerine dayalı olarak, hiçte İslami olmayan -İbrani / Arap- kavmiyetçilik veya asabiyet hastalığına duçar olmamıza izin verir. Kıssanın amacı bu olay nezdinde muhatapların ders alarak, sevdiği şeylerden fedakârlık etmedikçe Allah’a tam teslim olamayacakları; Allah’ın emirlerinde, İbrahim@ ve kurban edilmek istenen “Zebih” –İsmail / İshak- gibi tereddütsüz itaatkâr olmaları mesajını vermektir.
Kıssada “Zebh” olayı ile verilmek istenen dersler; bu imtihandan başarı ile geçen İbrahim@ ve oğlunun, Allah’a karşı teslimiyet fiilleridir. Onların kişilikleri yani etnik yapıları, statüleri bundan sonra gelir. Ancak kıssanın bu bölümünü iyi yorumlayamayan veya yorumlamak istemeyenler, kıssadaki kişilikleri ön plana çıkararak o kişilerin soyundan olmayı, yücelik ve ayrıcalık haline getirme yoluna giderek, Kur’an’i bakış açısını kaybetmişlerdir.
Zebihatullah’ın, İsmail veya İshak olduğunu kabul edelim; bunların soyundan gelmenin fazileti ile ne kastedilmektedir? Mesela “Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik.” Saffat/112ayeti kerime’sinde Allah, İbrahim-İshak soyunun yüceliği üzerinde Yahudilerin kavmiyetçiliği ya da dinciliği! yapmak isteyenlerin algıladığı gibi, etnik olarak durmamaktadır. Allah, ayette; İbrahim-İshak soyunun inanç yapısına temas ederek “Kendisini ve İshak'ı mübarek (kutlu ve bereketli) eyledik. Her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.” diyerek iyi kimseleri, Allah’a itaat edenleri destekleyeceğini, belirtmektedir. Yani Allah, İbrahim-İshak-Yakup soyunun etnik özelliğine değil akidevi özelliğine vurgu yapmaktadır.
Oysa “Zebih”i (Kurban edilmek istenen çocuk) kendi etnik yapılarından ya da bu yapıya dayanan dinlerinden görmek isteyenler -Arap veya İbranî- bu hususa dikkat etmemektedirler. İnkârcı insanlar peygamber soyundan gelse ne olacak? Etnik veya nesep olarak Nuh’un, Lut’un ehli olanların sonu ne oldu? İsrail oğullarından veya diğer kavimlerden, Allah’ın resullerine karşı gelenlerin akıbeti helak değil midir?
O halde peygamber soyundan olmayı Kur’an’i perspektifle nasıl okumamız lazım? Soy mu, akide mi, Allah nezdinde önemlidir?
Bütün bu soruların doğru –Tevhidi- cevapları verildiğinde “Zebih”in hangi kavim –Arap veya İbrani- kökenli olursa olsun; hangi peygamber nesebinden gelirse gelsin önemli olmadığı anlaşılacaktır.
Allah “Zebih” olayı ile hem Hz. İbrahim’i hem de “Zebihatullah”ı denemiş ve onlara mükâfat olarak Kurban takdim etmiştir. İmtihanı yaşayan onlardır. Bu imtihandan ders alacaklar ise bizler, yani Hz. İbrahim sonrası kıyamete kadar yaşayacak tüm Müslümanlardır. Nitekim bu hususu Allah şöyle ifade etmektedir. “Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık:” Saffat/108
Hz. İsmail ve Hz. Hacer’in Mekke’ye terk edilmesine alternatif bir yaklaşım
Hz. İsmail’i, kurban edilen çocuk “Zebihatullah” olarak kabul edip, onun soyu olarak, Arap soyunu yüceltmek isteyenler aslında bu kavmiyetçilik hastalığının, daha alası bir delile! Ya da alternatif bir yoruma bakmayı akıl edememişlerdir.
Bize kadar ulaşan İsmail@ kültürü rivayetleri üzerinden hareket edersek, Arap asabiyet yaklaşımları yüzünden, İsmail kıssasında bir başka boyutun göz ardı edildiğine tanık olmaktayız.
İbn-i Abbas rivayetinde yer alan ve kültürel olarak İslam kaynakları içersinde yerleşen Hz. İsmail ve Hz. Hacer’in Mekke’ye yerleşme inanca göre; İbrahim peygamber, Hz. İsmail ile Hz. Hacer’i; yani bir yandan oğlu İsmail’i, diğeri yandan ona bu değerli tek oğlu veren hanımı Hacer’i; susuz, azıksız ve ıssız topraklara bırakarak; hem seksen altı yaşında sahip olduğu ilk oğlunu ve hem de onu kendisine doğuran annesini, Allah’a bir nevi kurban ederken “Zebih” olayından daha aşağı bir itaat mi sergilemiştir? Hayır!
Çeşitli veçhelerle de gelen bu rivayete göre; Hz. İbrahim, emzirme döneminde olan oğlu İsmail ve anası Hacer’i, Şam’dan, Mekke’ye Kâbe’nin olduğu yerde Zemzem kuyusunun tam üstüne denk gelen yerde o zaman dikili olan “Devha” adındaki büyük bir ağacın altına getirip bırakır. Daha sonra bineğine atlayıp geri dönen İbrahim peygambere, “Keddâ” denilen bir mevkide yetişen karısı Hacer: “Ey İbrahim bizi burada, ıssız bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun” diye sorar. Üç kere tekrar ettiği halde cevap vermeyen İbrahim peygambere; “Böyle yapmanı sana Allah mı emretti.” Diye tekrar sorar. Bunun üzerine Hz. İbrahim; “Evet” diyerek Hacer’in sözünü onaylar. Hacer “Öyleyse bizi burada perişan etmez!” diyerek büyük bir tevekkülle oğlu İsmail’in yanına döner.
Saffat suresindeki Zebih olayında; Hz. İbrahim ve “Zebihatullah”ın Allah’a teslimiyetlerinden aşağı kalmayan bu fiillerin şu diyaloglarına tekrar bakalım.
“Hacer: “Ey İbrahim bizi burada, ıssız bir yerde bırakıp nereye gidiyorsun”
Üç kere tekrar ettiği halde cevap vermeyen İbrahim peygambere; “Böyle yapmanı sana Allah mı emretti.”
Hz. İbrahim; “Evet” diyerek Hacer’in sözünü onaylar. Hacer “Öyleyse bizi burada perişan etmez!”
Issız, susuz bir diyara; küçücük bir çocukla yapayalnız bir kadını bırakan İbrahim’@in itaati ve bırakılan kadının teslimiyeti ve bebeğin durumları; “Zebih” olayının bir benzeri gibidir.
İbrahim@in bu itaatine karşılık Allah, daha sonra onun oğlu İsmail’i peygamber seçerek, birlikte Kâbe’yi inşa etme, Hac ibadetini ilan etme şerefi vererek mükâfatlandırmıştır. Hz. Hacer Allah’ın evinde defnedilen bir insan olarak taltif edilmiştir. Bu mükâfatlar “Zebih” sonrası Hz. İbrahim ve İshak’a verilen mükâfatların bir benzeri değil midir?
Sonuç
İsmail kıssasındaki ayrıntılara; etnik, kavmiyetçi, asabiyet yargılı düşüncelerle yaklaşanlarca, olayların mahiyeti anlaşılamamış veya anlaşılmak istenmeyerek isabetli yorumlanamamıştır. Olaylar, beşeri arzular yönünde yorumlanarak, kısasının mufassal hale getirilmesindeki rivayetlere dayanan bazı bölümleri, Kur’an’i mesajlar istikametinden kaydırılarak başka mecralara aktarılmıştır.
Bundan dolayı İsmail kıssası veya İbrahim kıssasının “Zebih” ile ilgili rivayete dayanan bazı bölümleri, geçmişteki zoraki beşeri algılamalardan soyutlanılarak, Kur’an’i bakış açısıyla, eldeki tüm veriler birleştirilerek, kıssa’yı parçacı değil bütüncül bakış açılarıyla değerlendirmeye çalışılarak okunmalı, araştırılmalı, incelenmeli ve yorumlanarak çıkacak sonuçlardan öğüt ve ibret alınmalıdır.
Cengiz DUMAN
Araştırmacı-Yazar |