Hz. Zülkarneyn'in Kur’an’da bildirilen vasıfları
a - sebep ( yol bilgisi )
Kehf suresi 84-85-89-92. ayetlerinde geçen ve Zülkarneyn'in en temel yeteneğinin yapısını oluşturan " sebep " kelimesine sözlüklerde; arzın menzili, konakları, menzil bilgisi manaları verilmiştir.
Nitekim yerleşik bir yönetici olmayan, yeryüzünün çeşitli istikametlerinde seferler düzenleyen Zülkarneyn'in bu gücü ve başarısı; Allah'ın ona bahşettiği arz üzerindeki yolların bilgisine vakıf olması ve bu bilgiyi kullanarak, güçlerini istediği mıntıkalara intikal ettirebilmesidir.
Takdir edilmelidir ki engin yeryüzü coğrafyasında uzun mesafelerde, gittiği bölgelere egemenliğini kabul ettirecek kadar ordu intikal ettiren, onları yedirip içirebilen, geri dönüşlerini sağlayabilen bir yöneticinin engin bir bilgi ve donanım sahibi olması gereklidir.
" Ona ulaşmak istediği her şeyi elde etmenin sebebini öğretmiştik. " 18/84
" O da, o işin sebebine sarılıyordu. " 18/85
b - yöneticilik ( egemenlik ve kaynaklara sahip olmak )
" Biz onu yeryüzünde GÜÇLÜ KILMIŞ VE ONA ULAŞMAK İSTEDİĞİ HER ŞEYİ ELDE ETMENİN YOLUNU, SEBEBİNİ ÖĞRETMİŞTİK. " 18/84
" Rabbimin bana verdiği GÜÇ ( EGEMENLİK ) daha hayırlıdır. " 18/95
Kehf suresinde geçen bu güç, hakimiyet ifadelerinden, Zülkarneyn'in bir yönetici - imparator, kral, hükümdar, Melik - olduğu anlaşılmaktadır.
Kur'an da isimleri yönetici olarak geçen Davut (a.s), Süleyman (a.s), Yusuf (a.s) ve Sebe melikesi ile ilgili kıssaların anlatıldığı ayetlerde; bu yöneticiler zikredilirken de, Zülkarneyn'in vasıfları ile aynı vasıflar sıralandığını görmekteyiz.
" Ey Davut biz seni hükümdar yaptık. " 38/26 " ONUN MÜLKÜNÜ GÜÇLENDİRMİŞTİK . " 38/20
"...(Süleyman) bize HERŞEYDEN BOLCA VERİLDİ. " 27/15
" Böylece Yusuf'u ORAYA EGEMEN KILDIK. " 12/56
" (Yusuf ) Rabbim bana EGMENLİK VERDİN. " 12/101
" ( sebe melikesi ) kendisine HERŞEYDEN BOLCA VERİLMİŞ OLAN bir kadın yönetiyor. " 27/23
Zülkarneyn'le birlikte serde dilen tüm yöneticilerin; Allah'ın onlara bahşettikleri iktidar, güç, egemenlik ve zengin doğal ve ekonomik kaynaklar sayesinde, yeryüzünde geniş topraklara hakim olduklarını ve taba'larını idare ettiklerini anlamaktayız.
Tüm yöneticilerin ortak özelliklerinden en önde gelenin Egemenlik, iktidar, güç ve zengin tabiî ve ekonomik kaynaklar olduğu anlaşılmaktadır.
Zülkarneyn’e ayrıcalıklı olarak " sebep " verildiği anlaşılmaktadır ki; bu farklı özellik çok geniş coğrafyalarda tevhidî anlayışı yaymaya çalışan birinin o coğrafyalarda hakim olabilmesi, sevk ve idareyi yapabilmesi için gereken bir donanıma " sebep " yol bilgisine ihtiyacı olacağı içindir.
c - adaleti sağlama, adaletle idare
" Orada bir kavme rastladı . " Ey Zülkarneyn! onları ister cezalandır, ister iyi davran " dedik. "
" Dedi ki: " Kim ZULMEDERSE ONU CEZALANDIRACAĞIZ, sonunda Rabbine döndürülecek, o da onu kötü bir azaba uğratacak. " 18 / 86-87
Allah'ın kendisine egemenlik ve büyük bir kaynak zenginliği bahşettiği Zülkarneyn; bu nimetleri insanlar arasında adaletle paylaştırma ve adil davranışlar sergileyerek hem kendi hem de yönettiği toplumların Allah'ın rızasını kazanması yolunda sarf ediyordu.
Süleyman @ kıssasında Sebe melikesinin ileri gelenler ile yaptığı bir diyaloga göz atalım.
“ Kraliçe dedi ki: Krallar bir ülkeye girdiklerinde oranın altını üstüne getirirler, ileri gelenlerini zelil ederler. Bunlar da öyle yapacaklardır. “ 27/34
Bu diyalogdan anlaşılıyor ki; Allah’a inanmayan onun emirlerini tanımayan yöneticiler, adil davranmayarak; ele geçirdikleri ülkelerde oranın insanlarını, mal ve mülklerini tarumar ederek zulmediyorlardı.
Oysa Allah Zülkarneyn’e; karşılaştığı isyankar topluma karşı, ölçüye göre yani, adaletle davranmasını belirtmektedir.
Bunun diğer örnekleri Davut (a.s), Süleyman (a.s), Yusuf (a.s); Allah'ın kendilerine verdiği egemenlik ve engin kaynakları. egemen oldukları halklarının mutluluğu, toplumda adaletin sağlanması ve hakkın rızasının kazanılması amacıyla sarf etmişler, bu hususta adil davranmışlardır.
" Ey Davut biz seni hükümdar yaptık. İnsanlar arasında ADALETLE HÜKMET. HEVANA UYMA....." 38/26
" Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan ve sizi yurdunuzdan çıkarmayan kimselere iyilik yapmanızı ve onlara karşı ADİL DAVRANMANIZI YASAKLAMAZ. ALLAH ADİL OLANLARI SEVER. " 60/8
Burada Zülkarneyn'in Kur'an'da ismi geçen diğer yöneticilerden farklı bir yönüne dikkati çekmek isteriz.
Kur'an'da ismi geçen, Davud @, Süleyman @ Yusuf @ ,Sebe melikesi; bulundukları içinden çıktıkları toplumlara hizmet, adalet ve Allah'ın bahşettiği kaynakları sarf ederek Allah'ın rızasını ararlarken; Zülkarneyn çok geniş coğrafyalarda tanımadığı kavim ve insanlara hizmet ve adalet götürerek hakkın rızasını kazanmaya çalışmıştır.
" Güneşin battığı yere ulaştığında....Orada bir kavme rastladı. " " Dedi ki: kim zulmederse onu cezalandıracağız..." " Ama kim iman edip salih amel işlerse, ona da en güzel mükâfat vardır. Onu zora koşmayız. " 18 / 86 – 87 – 88
d - Savaşçılık yönü ön plana çıkmayan, kan dökmeyen bir yönetici
Kehf suresinde Zülkarneyn’in savaş ve kıtal yönü üzerinde durulmadığını müşahede etmekteyiz. Kur'an’da Süleyman peygamber kıssası anlatılırken onun savaş için gereken ordularından, savaş aletlerinden, savaş atlarından genişçe bahsedilirken; savaşa ve Zülkarneyn’in savaşçılığına yönelik yanlarından hiç bahsedilmediğini görmekteyiz.
Bu da onun egemenliğini savaşçılık değil akıl, adalet ve teknik üstünlük üzerine kurduğunu göstermektedir.
Ye'cûc ve Me'cûc üzerine gidip onları katledebilecekken, savaşsız bir strateji uygulayarak, sahip olduğu teknik yardımı ile savaşacakların aralarına set yaparak onları durdurduğunu, zulmü ve fesadı önlediğini anlamaktayız.
Bu durum aynı zamanda, Tevrat ile Kur'an kıssaları karşılaştırıldığında her ikisi arasındaki savaş, kıtal, kan dökme gibi konulardaki; Kur'an'ın sulh ve adalet yaklaşımını göstermesi; dolayısı ile Tevrat’ın muharref hale getirildikten sonraki, değişiklikleri algılamamız açısından ilginç bir durum olarak değerlendirilmelidir.
e - Teknik kullanması
" Bana demir kütleleri getirin " dedi. Getirdikleri kütleler dağlarla aynı seviyeye gelince: " Körükleyin " dedi. Sonunda demir yığını kor haline gelince; erimiş bakır getirin de üzerine dökeyim " dedi. " 18/96
"..her türlü imkanı emrine vermiştik. " 18/84
Ye'cûc ve Me'cûc ile zulme uğrayan topluluk arasındaki meseleyi çözerken kullandığı teknik aslında Zülkarneyn'i anlatan şu ayetin açılımlarından biridir.
"..Her türlü imkânı emrine vermiştik. " 18/84
Allah'ın bu desteği sayesinde onbinlerce belki yüz binlerce askerin iâşe ve ibâtesini silah ve teçhizatını teknik üstünlüğü sayesinde sağlamıştır ki; yeryüzünün bir doğu ucuna bir batı ucuna seferler yapabilmiş bu geniş coğrafyalarda hakkı ve adaleti tesis edebilmiştir.
Müfessirlerin, Zülkarneyn’in kullandığı teknikler üzerine yorumları bir hayli fazla olmakla beraber; maden alaşımı ( metalürji ), inşaat tekniği ( mühendislik ), insanların istihdam edilmesi ( kamu yönetimi ) ( yönetim organizasyon ) ( insan kaynakları ) gibi; bu günkü bilim dalları karşılığı olabilecek Zülkarneyn’in meziyetleri üzerinde ilgili alanların uzmanları vasıtası ile yorumlar yapılmasının daha doğru olacağı kanaatindeyiz.
Bu hususta önemli olan Zülkarneyn’in; Allah’ın verdiği imkanları kullanması, yeryüzü nimetlerini o günün teknik ve diğer yöntemleri ile değerlendirerek olaylara egemen olmasıdır.
Zülkarneyn kıssasının bu anlatımlarını, Allah’ın ayetlerinin yeryüzüne egemenliği sağlamak için; bu gün veya gelecekte ve hatta geçmişte de, yan gelip yatarak, gökyüzünü! gözleyerek değil; Davut @ Süleyman @ peygamberler kıssalarında da örnek verildiği gibi, Allah’ın Müslümanlara bahşettiği imkanları harekete geçirerek ve bundan sonra Allah’a tevekkül ederek yapılacağı dersinin verilmesi ifadeleri olarak algılamamız gerekmektedir.
f - Zülkarneyn peygamber midir ? yönetici midir ?
Kehf suresindeki Zülkarneyn kıssası ile ilgili ayetleri incelediğimizde Onun bir yönetici - kral, melik, hükümdar, imparator - olduğu anlaşılmaktadır. Tefsirlerde Zülkarneyn'in yöneticiliği hususu üzerinde hiç bir ihtilaf bulunmamaktadır.
Zülkarneyn üzerinde asıl durulan konu onun bir peygamber olup olmadığı konusudur.
Zülkarneyn'i anlatan ayetlerde onun Kur'an'da anlatılan Resullerin vasıfları ile aynı söylemler ve davranışlar sergilediği gözlemlenmektedir.
i - Sâlih amele davet
" Ama kim iman edip sâlih amel işlerse, ona da en güzel mükafat vardır." 18 / 88
Tanımadığı kavimler ve insan toplulukları üzerine seferler tertipleyen Zülkarneyn'in iman edip sâlih amele çağırdığı toplumlara; " iman " ve " sâlih amel "i nasıl ve ne şekilde anlattığı yada bu amellerin neleri kapsadığının açıklamasını yapıp yapmadığını bilememekteyiz.
Şurası muhakkak ki Zülkarneyn'in karşılaştığı toplumlara ilettiği iman ve sâlih amel kavramları; Zülkarneyn kıssasının indiği Mekke cahiliyye toplumuna açıklanan iman ve sâlih amel kavramlarıyla aynı olmalıydı.
Bundan dolayı bir açıklama getirilmemiş, dolayısı ile Zülkarneyn daveti anlatılırken, Mekke cahiliyye toplumunun dikkati çekilerek onların da iman ve sâlih amel ile ilgili yapmaları gereken tutum anlatılmıştır.
Karşılaştığı toplumların inanç durumlarının ne olduğu hususunda açıklık yoktur.
Mesela kehf suresi seksen altıncı ayeti şöyledir: " Orada bir kavme rastladı, " Ey Zülkarneyn ister cezalandır, ister iyi davran dedik. "
Eğer ayet -orada inançsız bir kavme rastladı - veya -orada putlara tapan bir kavme rastladı - şeklinde olsaydı; Zülkarneyn'in karşılaştığı toplumların inanç yapılarını anlamamız ve eğer Zülkarneyn’i peygamber olarak algılarsak, Zülkarneyn'in tebligatını daha iyi idrâk etmemiz mümkün olurdu.
Bu hususta karşılaştığı kavmin inanç durumunun öncelikle tesbit edildiği yönetici – peygamber Süleyman kıssasında şöyle bir anlatım vardır.
" O ve kavmi Allah'ın yanı sıra güneşe secde ediyor. Şeytan onlara yaptıklarını süsleyip doğru yoldan saptırmış. Bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar. " 27/25
Zaten Zülkarneyn'in karşılaştığı toplumların inançları hakkında tespit yapılan bir ayet olsaydı, belki de Zülkarneyn üzerinde resûl olup olmadığına dair zan olamazdı.
Kur'an'ı Kerim'de kıssaları anlatılan bütün Resuller toplumlarına tebligatlarını yaparken şu aşamalardan geçmişlerdir.
a - Resûllüğünü ilân:
( Hud ) “ Ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. “ 26 / 125
b- Allah'a imana davet, şirkten men etme :
" Muhakkak ki biz, her topluma Allah'a kulluk edin, tağutlardan kaçının diye bir Resul göndermişizdir. " 16/36
ç - Tebliğlerinde çeşitli şekillerde sunarak ısrarlıdırlar:
" Rabbim! doğrusu ben kavmimi gece gündüz çağırdım. " 71/5
" Onlara açıktan açığa, gizliden gizliye söyledim. " 71/8-9
d - Gönderildikleri toplumlar sınanırlar:
" Biz hangi kasabaya resûl gönderdikse, ora halkını, yalvarıp yakarsınlar diye, darlık ve sıkıntıya uğratmışızdır. " 7/94
e - inkârcılar tarafından tehdit:
" Ey Nuh, bu işe bir son vermezsen taşlananlardan olacaksın. " 26/116
f - Allah'ın azabı, helâk:
" Şuayb onlardan döndü de " Ey kavmim! Andosun ki Rabbimin sözlerini size bildirdim, öğüt verdim; kâfir millet için niye üzüleyim. " dedi. " 7/93
" Bu yüzden onları bir sarsıntı tuttu ve oldukları yerde diz üstü çöküverdiler. " 7/91
Zülkarneyn kıssasında Zülkarneyn ve karşılaştıkları toplumların, Kur'an’da zikredilen peygamberler ve muhataplarının geçirmiş oldukları bu tebliğ aşamalarından geçmediği veya anlatılmadığı görülmektedir.
Bunun nedeni belki de yeryüzünün çok geniş bir coğrafyasında seferler yaparak askeri ve diğer güç unsurları ile, karşılaştığı kitleleri denetimi altına alması dolayısı ile cebren istediğini kabul ettirmesi olabilir ?
Ancak Süleyman peygamber kıssasında; yönetici bir peygamberin tebliğ metodu bize örneklik teşkil etmektedir.
Süleyman peygamber, Sebe toplumuna savaş açmadan o toplumun yöneticisi ile İslâm’ın tebliği üzerinde girişimlerde bulunmuş, Sebe melikesini dolayısı ile ileri gelenleri İslâm’a davet etmiştir.
O halde peygamber Zülkarneyn’den de! böyle bir aşama beklememiz gerekmektedir.
İi - Yaptığı işe karşılık istememesi
Zülkarneyn'in gösterdiği peygamber tavırlarından bir tanesi de Yaptığı işe karşılık bir ücret istememesidir.
(Zülkarneyn)" Sana bir ücret versek, aramıza bir set yapar mısın ? " " Dedi ki: Rabbimin bana vermiş olduğu egemenlik daha hayırlıdır. " 18 / 94-95
Bu ayet'te ise sanki; Kur'an'da geçen peygamber kıssalarında rastladığımız bir peygamber tavrını yansıtan tavır sergilenmektedir.
( Nuh ) " Ey kavmim buna karşılık ben sizden bir mal istemiyorum, benim ücretim Allah'a aittir. " 11/29
( Hud ) " Ey kavmim, ben sizden bunun için bir ücret istemiyorum. Benim ücreti, beni yaratana düşer " 11/51
" (Süleyman) Bana mal ile yardım etmek mi istiyorsunuz ? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha hayırlıdır. " 27/36
Nuh (a.s), Hud (a.s), Süleyman (a.s) ın tavırlarını yansıtan bu ayetlerde; Resuller toplumlarına, Allah'ın ayetlerini ulaştırmaları karşılığı onlardan bir ücret istemediklerini; bu emeğin karşılığını Allah'ın Resullere vereceğini bundan dolayı Allah'ın indirdiklerini inkar etmemelerini ifade etmek için toplumlarına çağrıda bulunmaktadırlar.
Oysa Zülkarneyn'e teklif edilen ücret ise; Allah'ın ayetlerini rastladığı kavme ulaştırma karşılığı olarak teklif edilmemektedir.
" Dediler ki: " Ey Zülkarneyn! Ye'cuc ve Me'cuc burda fesat çıkarıyor. SANA BİR ÜCRET VERSEK, ARAMIZA BİR SET YAPARMISIN ? " 18/94
Kur'an'da kıssaları anlatılan ve dini bir görevin karşılığı ücret istenmediğinin altının çizildiği yukarıdaki sıraladığımız ayetlere mukâbil, Zülkarneyn'e, set yapımı karşılığı yani dini içeriği olmayan bir işlev karşılığı olarak ücret teklif edilmektedir.
Dolayısı ile bu ücret, yapılacak bir iş mukâbili teklif edildiği için, dini olmaktan ziyade ticari veya siyasi bir mâhiyet arz etmektedir. Binaenaleyh Zülkarneyn'in ücreti reddetmesi ile diğer peygamberlerin yaptıkları tebliğ karşılığı ücret istememesi arasında nüans olduğu gözükmektedir.
Bu noktada üzerinde durmak istediğimiz bir husus vardır; Zülkarneyn, bir yönetici " kral, hükümdar " olduğu halde yapacağı işin karşılığı verilecek ücret teklifini reddetmesi ve buna karşılık olarak verdiği; " Rabbimin bana vermiş olduğu güç ( egemenlik, hâkimiyet ) daha hayırlıdır. " cevabı ise ilginçtir.
Çünkü bütün yöneticiler gerek savaşarak gerekse savaşmadan güçlerine karşılık, egemen oldukları kavimlerden herhangi bir karşılık olmaksızın ganimet, vergi, haraç v.s gibi gelirleri elde etmek amacındadırlar. Oysa Zülkarneyn bu hususta feragat etmektedir.
Onun bu tavrı, Allah'ın kendisine verdiği kaynakların bolluğu ve yeterliliğinden dolayı ve Allah'a teslim olmuş bir yönetici ile inkarcı bir yönetici farkını o insanlara yansıtarak, onları Allah'a teslim olmaya yöneltme amacını taşıdığı kanaati vermektedir. Bir nevi zekatın verilme yerlerinden biri olan
" Müellefe-i kulub " seçeneğinin işletilmesi gibidir.
" Sadakalar ( zekâtlar ) Allah'tan bir farz olarak ancak, yoksullara, düşkünlere, ( zekât toplayan ) memurlara, GÖNÜLLERİ ( İSLÂM'A ) ISINDIRILACAK OLANLARA ( MÜELLEFE-İ KULUB ), kölelere, borçlulara, Allah yolunda çalışıp cihat edenlere, yolcuya mahsustur. Allah pek iyi bilendir, hikmet sahibidir. " 9/60
iii - " Kulna " hitabı
Müfessirlerden bazıları Kehf suresi seksen altıncı ayette geçen " kulna ya zelkarneyn " " Zülkarneyn'e dedik ki: " ifadesinin Zülkarneyn'in Resullüğüne işaret ettiğini söylemişlerdir.
Kur'an'ı Kerim'de " Kulna " ifadesinin geçtiği yerlere baktığımızda; bu ifadenin Resullere hitap için kullanıldığı gibi başka yerlerde de kullanıldığı görülmektedir.
" Andolsun, içinizden cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Onlara: " Aşağılık maymunlar olun " ( Fekulna ) dedik. " 2/65 ayrıca benzer bir ayet; 7/166
" Bundan sonra İsrailoğullarına: " Bu ülkede oturun. Vaat edilen gün geldiğinde hepinizi bir araya toplayacağız " ( Kulna ) dedik. " 17/104
" Secde ederek kapıdan girin. Cumartesi yasağını çiğnemeyin ( Kulna ) dedik. " 4/154
" Onun bir parçasıyla ona vurun ( Fekulna ) dedik. " 2/73
Üzerinde durmak istediğimiz bir diğer husus ise; Kur'an'da kıssaları anlatılan bütün Resuller :
I-İçinde bulundukları ve yetiştikleri toplumlara Resullükle görevlendirilmişlerdir :
" Sonra onlara, aralarından: " Ancak Allah'a kulluk edin, sizin ondan başka ilâhınız yoktur. Sakınmaz mısınız! " diyen resûller gönderdik. " 23/32
" Nuh'u kavmine gönderdik. " 11/25
" Ad'a de kardeşleri Hûd'u gönderdik. " 11/50
" Semûd'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. " 11/61
" Medyen'e de kardeşleri Şuayb'i gönderdik. " 11/84
II - Resul oldukları kavmin dili ile onlara Allah'ın ayetlerini ulaştırmışlardır:
" Biz, her elçiyi, kendilerine ayetlerimizi açıklaması için, ancak halkının diliyle göndermişizdir. " 14/4
III -Aralıksız elçilik etmişlerdir:
Resullükle vazifeli oldukları toplumlara risalet görevini inkıtasız olarak sürdürdüklerini müşahede etmekteyiz.
Musa'nın @ kavminden ayrılışlarında bile kardeşi Hârun @ elçiliğe ara verdirmeksizin devam ettirmiştir.
Yunus @ kavminden Allah'ın izni olmaksızın ayrılması ile beraber, Allah tarafından cezalandırılarak, bilâhare tövbesi kabul edilerek tekrar toplumuna elçi gönderilmiştir.
IV -Toplumların sınanması:
Bunun yanı sıra Resullerle toplumunun tebliğ diyalogları ve sınanmaları söz konusudur.
" Peygamber gönderdiğimiz her memleketin halkını, yalvarıp yakarsınlar diye darlık ve sıkıntıya uğrattık. " 7/94
Halbuki Zülkarneyn kıssasında Zülkarneyn ve ulaştığı toplumlar arasında geçen vakıalardan; Kur'an'da kıssaları anlatılan peygamberlerin ortak vasıflarına yönelik; tebliğ aşamaları, sınanmalar, ve diğer bahsettiğimiz özellikleri görememekteyiz.
Sonuç olarak Zülkarneyn kıssası; Zülkarneyn'in Müslüman bir yönetici ve her Müslüman gibi , karşılaştığı yerlerdeki insanlara dinini tebliğ eden, Allah'a itaatkar salih bir kul olduğu onun emirleri doğrultusunda amel ettiği velâkin resûl olmadığı kanaatini vermektedir.
Belki de Allah Kur’an'daki kıssa anlatımlarında ayrıntı vermemesinin altında yatan etmen budur.
Kur'an’ın iniş dönemi uzaklık anlatımı ile bu günkü uzaklık tanımlarının ve anlatımlarının - edebî, tarihî, coğrafî – olarak dil açısından farklılaşması, Zülkarneyn veya diğer kıssalardaki anlatımların daha iyi idrak edilmesi açısından, yaşanılan zamana göre yorumlara gidilmesini zaruri kılmaktadır.
Yeri gelmişken önemli bir hususun üzerinde durmakta yarar görüyoruz. Zülkarneyn kıssasını anlama hususunda modern Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji biliminden yararlanırken, şu husun farkında olmalıyız. Kıssaları Tarih, Coğrafya ve Arkeoloji bilimine doğrulatma gayesiyle hareket etmemeliyiz. Ancak bu ilimleri Kıssaların anlaşılması yolunda yararlanılacak metodik araçlar olarak görmemiz gerekmektedir.
O halde kıssaları anlamada yeni bakış açıları sağlayarak bizlere yardımcı olacak tarih, coğrafya ve arkeoloji ve diğer modern ilim dallarından yaralanmak bizler için bir amaç değil, metodik bir araç olacaktır.
" Yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmıyorlar mı ? " 12/109
" Yeryüzünde gezin de yalanlayanların sonunun nasıl olduğuna bakın. " 3/137
Allah'ın buyurduğu bu ve diğer ayetlerde Tarih, coğrafya ve arkeoloji'den de yaralanılarak, Kur'an'da anlatılan kıssalardaki toplumlar nezdinde dersler çıkararak, onların yaşamlarından ibret almamız istenmektedir. O halde akîm kaldığımız bu gibi durumlarda; ilerdeki süreçte bu konuyla ilgili tarihî, coğrafî, arkeolojik verilere dayanan gelişmeler olabileceğini öngörerek o noktada durmak, ilmî olmaktan ziyade zannî olacak bilgiler üretmeye tevessül etmemek bu konuda hassas olmak gerektiği kanaatindeyiz.
Burada şöyle bir kaygı doğabilir. Acaba kıssaları yorumlarken yapacağımız bu çalışmalar; evvelki kitaplardaki gibi Kur'an'daki kıssaların mesajlarını saptırabilir mi ? onları tahrife sebep olabilir mi ?
Bizce bu çalışmalar asla böyle bir soruna yol açmaz. Çünkü Kur'an'ın değişmesi gibi bir durum asla olmayacaktır. Kıyamete kadar baki Kur'an'ı Kerim'in, her çağda en iyi, en ideal anlaşılması için gerekli olan çabaların önü her zaman açık olacak ve Kur'an'ın uygulanabilirliği, hayata tatbik edilmesi önünde hiçbir engel olmayacaktır.
CENGİZ DUMAN
ARAŞTIRMACI-YAZAR |