EYYUB PEYGAMBERE GELEN MUSİBET
Kur'an-ı Kerim'in Sad ve Enbiya surelerinde bulunan altı ayette, Hz. Eyyub'un başına gelen musibetten mücmel olarak bahsedilmektedir. Sad suresinde; "Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hem de onlarla beraber bir mislini bağışladık."[i] Denilerek ailesine gelen musibetle onların ölmeleri ve mallarının tarumar olması üzerine; tekrar evlat ve yeniden mal ve mülk sahibi olduğu beyan edilmektedir.
Enbiya suresinde ise "Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min durrin ve âteynâhu ehlehu ve mislehum meahum rahmeten min ındinâ ve zikrâ lil âbidîn" "Biz de onun duasını kabul buyurup katımızdan bir lütuf ve ibadet edenlere bir ders olmak üzere, hastalığını iyileştirmiş, kendisine aile ve dostlarını bir misliyle beraber vermiştik."[ii] Diye beyan edilerek; onun, başına gelen musibetlerden sonra, Allah'a olan duası ve Allah'ın bu duaya icabeti vurgulanmaktadır.
Kur'an-ı Kerim, hemen tüm kıssalarında bulunan genel özelliği sebebiyle, ayrıntılar üzerinde durmamaktadır. Bu yüzden diğer kıssalarda olduğu gibi Eyyub kıssasında da ayrıntılar üzerinde durmamıştır. Bunun en bariz sebebi tasdik etmiş olduğu Tevrat'ta yer alan Eyyub kıssasının detaylarını vermeyerek, ondaki mesaj sapmalarına dair hususlarda doğruları mücmel olarak beyan etmektedir. Böylelikle aynı zamanda Tevrat'ta yer alan detayları tekrar etmeyerek, belagat, icazat ve fesahat dolu mükemmel bir mücmellikle, Tevrat kıssasının tevhid ve hidayete yönelik taraflarını tashih etmektedir.
Nitekim Kur'an ile Tevrat'ın Eyyub kıssaları karşılaştırıldığında Kur'an'ın bu hâkim konumu bariz olarak görülmektedir. Yeri geldiğinde bu hususular üzerinde duracağız. Şimdi Kur'an'da detayları yer almayan ancak Tevrat'taki Eyyub kıssasında anlatılan Hz. Eyyub'un başına gelen musibeti, Tevrat ifadeleri ile mufassallaştırmaya çalışalım.
a-Eyyub'un(a.s) ailesi ve servetine gelen bela:
Tevrat'ın Eyyub kitabında, Hz. Eyyub'un ailesi ve serveti üzerine gelen musibet iki kısma ayrılarak anlatılmaktadır. Birinci musibetin çocukları ve servetine isabet ettiği bundan sonra ikinci bir musibet olarak, Eyyub'un(a.s) bedenine uğradığı şeklindedir. "Bir gün Eyüp'ün oğullarıyla kızları ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken bir ulak gelip Eyüp'e şöyle dedi: "Öküzler çift sürüyor, eşekler onların yanında otluyordu. Sabalılar baskın yaptı, hepsini alıp götürdü. Uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnız ben kaçıp kurtuldum sana durumu bildirmek için." O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Tanrı ateş yağdırdı" dedi, "Koyunlarla uşakları yakıp küle çevirdi. Yalnızca ben kaçıp kurtuldum durumu sana bildirmek için." O daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Kildaniler üç bölük halinde develere saldırdı" dedi, "Hepsini alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler. Yalnızca ben kurtuldum durumu sana bildirmek için." daha sözünü bitirmeden başka bir ulak gelip, "Oğullarınla kızların ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içerken ansızın çölden şiddetli bir rüzgâr esti" dedi, "Evin dört köşesine çarptı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, hepsi öldü. Yalnız ben kurtuldum durumu sana bildirmek için." Bunun üzerine Eyüp kalktı, kaftanını yırtıp saçını sakalını kesti, yere kapanıp tapındı. Dedi ki: "Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB'bin adına övgüler olsun!" Bütün bu olaylara karşın Eyüp günah işlemedi ve Tanrı'yı suçlamadı."[iii]
Kur'an'da herhangi bir açıklama bulunmamasına karşın, tefsirlerde "Abdullah b. Mes'ud dedi ki: Eyyûb'un hanımı dışında aile halkı vefat etmişti."[iv] Rivayeti ile Hz. Eyyub'un hanımına bela isabet etmediği belirtilmektedir.
Tevrat'ta anlatılan musibet sahnesine göre; Hz. Eyyub'un ailesi ve servetine gelen bu beladan, hanımının istisna tutulduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ailesine gelen musibetten sonra hanımının Hz. Eyub ile diyaloglarına yer verilmektedir. " Karısı, "Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?" dedi, "Tanrı'ya söv de öl bari!" Eyüp, "Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun" diye karşılık verdi… "[v]
Tevrat kıssasının ilerleyen safhalarında, Hz. Eyyub'un hanımının, Eyyub'a(a.s) karşı olumsuz tavırlarının anlatıldığı görülmektedir. Bu nedenle olsa gerektir ki, İslam müfessirleri, Kur'an'da anlatılan; Hz. Eyyub'un yeminini bozmaması için bir demet sapı vurması ile ilgili ayetinin yorumunda; Hz. Eyyub'un elindeki sap demetini, karısına vurduğu kanaatini serdetmişlerdir. Bu konu üzerinde yeri geldiğinde ayrıca duracağız.
[vi] Hz. Eyyub'un uğradığı belalara rağmen Allah'a isyan etmemesi Cenabı Hakk tarafından Tevrat'ta şu şekilde ifade edilmektedir: "RAB, "Kulum Eyüp'e bakıp da düşündün mü?" dedi, "Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı'dan korkar, kötülükten kaçınır…."
Tevrat'taki Hz. Eyyub'un sabrına dair bu anlatıma rağmen çoğunlukla onun Allah'a isyankâr konuşmalarına yer verilmektedir. Bu iki tezat durumu; "Eyyub peygamberin musibetlere karşı sabrı ve Allaha teslimiyeti" başlığı altında ayrıca inceleyeceğiz.
b-Hz. Eyyub'un bedenine gelen musibet:
Kur'an, Hz. Eyyub'un bedenine gelen musibet ile ilgili olarak şu ayetlerde işarette bulunur. "Festecebnâ lehu fe keşefnâ mâ bihî min durrin...." "Biz de onun duasına icabet ettik ve ona değen zararı kaldırdık…"[vii] Sad suresinde biraz daha açık olarak şöyle belirtilmektedir: "Vezkur abdenâ eyyûbe, iz nâdâ rabbehû ennî messeniyeş şeytânu bi nusbin ve azâb" "Kulumuz Eyyûb’u da an. Hani o, Rabbine, “Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu” diye seslenmişti."[viii] "Urkud biriclik(biriclike), hâzâ mugteselun bâridun ve şerâb" "Biz de ona, “Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su” dedik."[ix]
Hz. Eyyub'un ailesi ve serveti yok olduğuna göre ona, Cenabı Hakk'ın "...'Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su'...." diye gösterdiği şifa kaynağı, kendisinin hastalığına işaret etmektedir.
[x] "Bedenimi kurt, kabuk kaplamış, Çatlayan derimden irin akıyor."[xi] "Benden tiksiniyor, uzak duruyorlar. Yüzüme tükürmekten çekinmiyorlar."[xii] Hz. Eyyub'un bedenindeki hastalığına dair Kur'an'daki mücmel anlatıma mukabil, Tevrat'ın Eyyub kitabında oldukça mufassal ifadeler yer almaktadır. "Eyüp'ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı. Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çömlek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.""Soluğum karımı tiksindiriyor, Kardeşlerim benden iğreniyor. Çocuklar bile beni küçümsüyor, Ayağa kalksam benimle eğleniyorlar. Bütün yakın dostlarım benden iğreniyor, Sevdiklerim yüz çeviriyor. Bir deri bir kemiğe döndüm, Ölümün eşiğine geldim."[xiii]
Tevrat'taki bu mufassal anlatımlar; İslam müfessirleri tarafından Hz. Eyyub'un konumunu daha âlâ yerlere getirme saikıyla olsa gerek, daha da arttırılarak, olağan üstü abartılarla yüklü İsrailiyatla doldurulduğu gözlemlenmektedir. "Bir kurt, onun uyluğundan düştü. Bunun üzerine Eyyûb(a.s), o kurdu yerden alıp olduğu yere koyarak: "Muhakkak ki Cenâb-ı Hakk beni, senin için besin yapmıştır..." dedi. Bunun üzerine o kurt da ona: "Çok şiddetli bir biçimde ısırdı. İşte o esnada, Hz. Eyyûb (a.s) "Ya Rabbî, bana dert gelip çattı.,. " dedi."[xiv]
Bu olumsuz durum Hz. Eyyub'u ve hastalığını mitolojik bir konuma sokarak, Kur'an'ın vermek istediği beşer ve resul insan kişiliği ve örnekliğinden uzaklaştırmaktadır.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar
Dipnotlar:
[iii] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 1/ 13-22.
[iv] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, c.XI, s. 548.
[v] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 2/9-10.
[vi] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 2/ 3.
[vii] Kur'an/21Enbiya/84.
[x] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 2/7-8.
[xi] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 7/5.
[xii] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab30/10.
[xiii] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab19/17-20.
[xiv] Fahruddin Er-Râzi, A.g.e, c.XVI, s.206;
|