EYYUB PEYGAMBERİN KİMLİK VE KİŞİLİĞİ
a-Eyyub’un(a.s) kimliği:
İslam kaynaklarında yer alançoğu rivayetlerde Eyyub'un(a.s), Hz. İbrahim soyundan olduğu öne sürülmektedir. Buna en güçlü dayanak, Kur'an'ın onu, İsrail oğulları resulleri silsilesi içerisinde sıralaması ve buna mümasil yaşadığı varsayılan Edom bölgesinin, Hz. İbrahim oğlu, İshak oğlu, Evs[i] (Is/Iys/Ays) neslinden gelenlerin yaşayıp çoğaldığı bir yer olması hasebiyledir.
Fahruddin er-Razî (v.1209/606), Hz. Eyyub'un, Hz. İshak'ın neslinden olduğu kanaatindedir. Bu amaçla Vehb ibn Münebbih'ten şu rivayeti aktarır; "Eyyûb (as), Diyâr-ı Rûm'dan bir adam olup, bu Eyyûb İbn Enûs'dur. İs(Evs/Ays) ibn İshâk (a.s)'ın zürriyetindendi. Annesi de, Lût (a.s)'un sülalesindendi. Allah onu seçmiş ve peygamber yapmıştı."[ii] Bu tanıma göre Hz.Eyyub'un, baba tarafından, İshak(a.s)oğlu Evs(Is); ana tarafından Hz. Lut neslinden olduğunu belirtmektedir.
Hz. Eyyub'un nesli hakkında elimizde yeterli açıklıkta sahih veriler olmadığı için, bu konuda kâmil manada bilgilenmek mümkün olamamaktadır. Eyyub peygamberin nesebi hakkındaki dağınık malumat Mevdudi'nin de dikkatini çekmiş ve bu konuda şu tespiti yapmaktadır: “Bazı müfessirler onun İsrailoğulları’ndan olduğunu, bazıları Mısırlı olduğunu, bazıları Hz. Musa’dan önce yaşayan veya Hz. Davud ve Süleyman (a.s) zamanında yaşayan bir Arap olduğunu söylerler ... “İşaya kitabına (M.Ö. 8.yy) ve Hezekiel kitabına (M.Ö. 6.yy) göre Eyyub M.Ö. 9.yy veya daha önce yaşamıştır. Milliyetine gelince adının geçtiği Nisa: 163 ve En’am: 84’teki konunun akışından onun bir İsrailî olduğu tahmin edilebilir."[iii]
Muhammed Esed ise tefsirinde alıntı yaptığı, Philip K. Hitti ile aynı görüşü paylaşmaktadır ki, Hz. Eyyub'un, Nabatî kökenli bir Arap olduğu kanaatini belirtmektedir. “Hz. Eyyub[iv], isminden ve kitabında sözü geçen muhitten (Kuzey Arabistan) anlaşılacağı üzere, Yahudi değil Arap’tır.”[v]
Philip K. Hitti’nin bu yorumundaki “Yahudi değil Araptır” ifadesi kanaatimizce, Hz. Eyyub'un inanç yönünden değil, ırk/etnik olarak tanımını yapmak içindir. Yani Philip K. Hitti, Eyyub(a.s) Yahudi, İbranî etnik kökenli değil, Arap etnik kökenlidir demektedir. Çünkü “Nabatlılar Araptırlar. Bunlar ırkan Suriye çölündeki ve kuzey Arabistan’daki Araplarla aynı menşedendirler; yalnız dil ve yazı olarak onlardan ayrılırlar; hiç değilse yazı dilinde bu ayrılık belirlidir.”[vi]
Hz. Eyyub, Arap etnik kökenli olduğu varsayılsa bile inanç/din olarak Yahudi'dir. Tıpkı Hz. İbrahim ve Şuayb peygamberlerde olduğu gibi. Bu hususun üzerinde, "Hz. Eyyub'un etnik aidiyeti" başlığı ile ayrıntılarıyla duracağız.
b- Yaşadığı yer:
Kur’an’da kimliği, yaşadığı yer v.s gibi nitelikleri üzerinde açıklama bulunmayan Eyyub peygamber, İslam kaynaklarında “yaşadığı zaman ve mensup olduğu aile hususunda ittifak edilemeyen”[vii] bir kişi olarak yer almaktadır. “Eyyub’un (a.s) kim olduğu, yaşadığı dönem ve mensup olduğu millet konusunda birçok farklı görüş vardır.”[viii] İslam kaynakları, Eyyub peygamberin yaşadığı bölgelerden birisi olarak;“Horan bölgesinin geniş Besîne toprakları”[ix] coğrafi tarifi yaparlar. İslam kaynaklarında yer alan bilgilerden Besîne'nin, Filistin'deki, Celile gölünün kuzeydoğusundaki Hauran'la, Şam arasında olduğunu anlamaktayız. Dolayısıyla bu bölge diğer bir tanımlama ile Lut gölünün kuzeydoğusunda yer alan bir bölgedir.
Hz. Eyyub'un yaşadığı varsayılan bir başka bölge ise Lut gölünün güneydoğusunda kalan ve Tevrat'ta ismi geçen Uts'tur.[x] Yeramyanın mersiyeleri kitabında; "Uts ülkesinde yaşayan Edom kızı.."[xi] Olarak, Edom bölgesi tanımı yapılmaktadır. Yine Tevrat'ın Eyyub kitabında; “Uts diyarında Eyyub adında Salih, kâmil, Allah’tan korkan, kötülükten çekinen… Bir adam vardı.”[xii] Diyerek Uts coğrafyasının ismi verilmektedir.
Bazı kaynaklarda, Tevrat'ta yer alan bu coğrafi tariflerden yola çıkılarak; “Kitab-ı Mukaddes’e göre Eyyub Filistin’de Ölüdeniz’in güney doğusunda yer alan Uts diyarında yaşamıştır.”[xiii] Denilmiştir.
Süleyman Ateş, Hz. Eyyub'un yaşadığı yer olarak, Tevrat'ta tarif edilen, Edom denilen bölgeyi kaydetmektedir: “Bilim adamlarının kanısına göre Eyyub, Hz. İbrahim’den sonra Edom ülkesiyle Arap çölü arasında kalan Saîr[xiv] dağının güney doğusunda verimli bölgede yaşamıştır."[xv] V. Zuhayli ise aynı bölgeye ait iki ayrı mevki sıralamaktadır: "Vatanı Suayr dağına yakın Ivas diyarı yahut Edûm beldesi idi."[xvi]
Eyyub peygamberin özellikle, bu bölgede kurulmuş olan Nabatî’lerden olması ve onların yaşadığı yer olan Petra şehri ve etrafında ikamet ettiği tezi, tarihsel ve dini muhtevalı maddi deliller açısından bakıldığında, diğer teze –Lut gölünün Kuzeyi, Besine/Besseniye- göre daha önde gözükmektedir. Bu tezin maddi delilleri Philip K. Hitti tarafından Tevrat’taki Eyyub kıssasının etimolojik yapısı incelenerek verilmektedir. Aslında Philip K. Hitti’nin bu görüşü yeni değildir. Yahudi Talmud yorumcuları olan “rabbinik” kaynaklarda[xvii] da bu tezler yer almaktadır.
Philip K. Hitti, şöyle demektedir, “Kitab-ı Mukaddes’teki yüksek felsefi çizgiler taşıyan bu destansı hikâye, büyük ihtimalle eski Nebatî (Kuzey Arabistan’da yaşayan bir Arap boyu) bir şiirin -boyun bu gün kullandığı dilden de anlaşılacağı üzere - İbrani’ce bir tercümesi ya da şerhidir; çünkü” eski Samî dünyasının ürettiği en güzel şiirsel metin durumundaki bu parçanın sahibi olan Hz. Eyyub, isminden anlaşılacağı gibi Yahudi değil Araptır. (Philip K. Hitti, History of the Arabs, London 1937, s. 42-43)”[xviii]
İslam âlimlerinin ekseriyeti, Eyyub peygamberin yaşadığı yerin, bu günkü Ürdün ile İsrail sınırları içerisinde kalan; Edom adı verilen ve güneyde Akabe körfezi ile Gazze arasındaki yerleşim bölgesi içinde olduğu kanaatindedirler.
Dikkat çekmek istediğimiz bir nokta şudur; Hz. Eyyub'un, Hz. İshak soyu, Esav kolundan geldiğini varsaydığımız takdirde; bu görüşe izafeten, Tevrat'a göre Esav soyunun yaşamış olduğu Edom bölgesinin yani; Filistin'in Güney doğu'sunun Hz. Eyyub'un yaşadığı yer olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.
c-Hz. Eyyub'un etnik aidiyeti:
Hz. Eyüb’ün etnik kökenini tespit edebilmek için Yakub peygambere kadar geri gitmek gerekir. Yakup peygamber, Hz. İshak’ın oğlu olup, Esav adında bir ikiz kardeşi de bulunmaktadır. Hz. Yakup ile onun ikiz kardeşi Esav'ın, Tevrat'ta anlatılan, ta anne karnından başlayan mücadeleleri sonucunda Esav; tüm ailesini yanına alarak Kenan diyarının güneyi olan Negev çölüne yerleşir. Bu yüzden oranın adı daha sonra, Esav'ın lakabına binaen Edom (kızıl) olarak anılmaya başlar. Esav’ın lakabı kızıl anlamına gelen Edom[xix]olduğu için bölgenin adı da Edom olarak anılmaya başlandı
Yine Tevrat'ta; Edom'a yerleşen Esav'ın İbranî kökenli olmayan hanımları ve aidiyetleri ise şöyle anlatılmaktadır: "Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi: Hititli Elon'un kızı Adâ; Hivli Sivon'un torunu, Anâ'nın kızı Oholivama; Nevayot'un kız kardeşi, İsmail'in kızı Basemat."[xx]
İshak peygamberin oğluEsav'ın, Kenan bölgesinden ve İsmail peygamber soyundan kadınlarla evlenmiştir. Bu durum annesi Rebeka ve babası Hz. İshak tarafından hoş görülmemiştir. Tevrat kıssası bunu şöyle ifade eder: ""Esav şu Kenanlı kızlarla evlendi: Hititli Elon'un kızı Adâ; Hivli Sivon'un torunu, Anâ'nın kızı Oholivama; Nevayot'un kız kardeşi, İsmail'in kızı Basemat." [xxi] "Bu kadınlar İshak'la Rebeka'nın başına dert oldular."[xxii]
Tevrat'taki Yakup kıssasında, Esav ile Hz. Yakup arasındaki, anne karnından başlayan[xxiii] müthiş bir çekişme anlatılmaktadır. Esav, ilk oğulluk ve peygamberlik hakkı küçük kardeşi Yakup tarafından elinden alındığı için[xxiv] hırçın tabiatlı olarak resmedilmektedir.
Ayrıca Esav'ın, anne ve babasıyla da arası, İbranî olmayan kadınlarla evlilikleri yüzünden gergindir. Bundan dolayı Hz. İbrahim'in oğlu İsmail'in(a.s) hanımı Sara tarafından dışlanarak Beer Şeba'ya sürgün edilip yaşamış olduğu gibi; Esav'da, anne, baba ve kardeşi Yakup tarafından dışlanan biri olarak, onlardan ayrılıp Edom bölgesinde yeni bir koloni kurarak hayatını sürdürmeye başlar. "Esav karılarını, oğullarını, kızlarını, evindeki bütün adamlarını, hayvanlarının hepsini, Kenan ülkesinde kazandığı mallarının tümünü alıp kardeşi Yakup'tan ayrıldı, başka bir ülkeye gitti. Birlikte yaşayamayacak kadar çok malları vardı. Yabancı olarak yaşadıkları bu topraklar davarlarına yetmiyordu. Esav, yani Edom, Seir dağlık bölgesine yerleşti."[xxv]
Edom'da, Esav'ın zürriyeti öyle çoğalır ki, artık krallıklar kurmaya başlarlar. Tevrat bu olguyu şu şekilde kıssa eder: "İsrailliler'i yöneten bir kralın olmadığı dönemde, Edom'u şu krallar yönetti… Sahip oldukları ülkede yaşadıkları yerlere adlarını veren Edom beyleri bunlardı. Edomlular'ın atası Esav'dı."[xxvi]
Hz. İshak'ın oğlu Esav'ın soyunun yerleşerek çoğaldığı Edom ve çevresindeki topraklar, süreç içerisinde Araplaşarak, Esav'ın, İsrail oğulları-İbrani karakterinden arınır ve o bölge yakınında yerleşik Nabatî toplumu ile karışır. Tıpkı Hz. İbrahim'in, Hacer'den olma oğlu, Hz. İsmail'de ve Kenan'lı Ketura/Keturah'tan[xxvii] olma oğlu Midyan/Medyan'da[xxviii] olduğu gibi. Bilindiği gibi İbranî olan Hz. İbrahim'in oğullarının nesli, Kenan topraklarından ve İshak soyundan tecrit olundukça Araplaşmışlardır.
Bunda İshak-Yakup soyu, İsrail oğulları kavramını oluşturan dinci-ırkçı Yahudiliğin etkisi de büyüktür. Çünkü bu akım hem Hz. İsmail'i hem Hz. Şuayb'ı dışlayarak onların; İbrahim-İbranî-İsrailoğulları-Yahudi soyundan olduklarını inkâr etmişlerdir. İbrahim-İshak-Yakup sıralı soy harici nesilleri, Arap olarak "öteki"leştirmişlerdir.
Pek tabii ki süreç içerisinde tahrifata uğrayan Tevrat metinleri, etnik dinci-ırkçı, Yahudi Rabbi'lerce, bu mantaliteye göre tanzim edilmiştir. Rabbilerin bu tahrifatları yüzden, Kur'an ile Tevrat'ın, kıssasını anlattığı İsmail, Şuayb, Eyyub peygamberler; Tevrat metinlerinde, etnik kökenleri İbrani, yaşamdaki statüleri resul olarak geçmezler. Bu resuller İsrail oğulları ya da İbranîlikten dışlandıkları için onlara ait rasullük vasıfları da en alt kademeye "aziz" "abid" "dürüst dindar" kişiliklere indirgenmiştir.
Bu olgu tamamen Tevrat'ın muharrefliğinin bir yansımasıdır. Eğer İsrail oğulları/Yahudi ırkçı bakış açısı, bu resulleri dışlamamış olsa belki de onların oluşturdukları bu Araplaşma olgusunu reddederek, aksine onları ve ait oldukları toplumların İbranî kökenli olduğunu iddia edecekti. Dolayısıyla Hz.İsmail, Medyan, Şuayb ve Eyyub'un; İsrailoğulları/Yahudi etnik kökenli olarak değerlendirilecekti. Doğrusu da bu olması gerekirken İsrailoğulları/Yahuda ırkçılığı, olayı tersine çevirerek, yanlış algılanmasına sebep olmuştur.
Hz. Eyyub'un kimliğini anlamaya çalışırken de ister istemez, yeterince kritik edilmeyen, Tevrat'ın etnik-dinci bu muharreflik olgusu, İslam kültürünü ve muhataplarını da olumsuz anlamda yönlendirmektedir. Bundan dolayı kaynaklardaki Hz. Eyyub'un etnik aidiyeti tam ve kâmil anlamda tanımlanamamaktadır.
d-Hz. Eyyub'un dini:
Kur'an, İsrail oğulları silsilesi içerisinde Hz. Eyyub'u da sıralamaktadır: "Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbâta (torunlara), İsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebûr'u verdik."[xxix]
Şu halde elimizdeki maddi verilere göre Hz. Eyyub'un; etnik olarak sonradan Araplaşan İbranî kökenden geldiğini ifade etmek yanlış olmaz ve onun hakkında her hangi bir şeyi de değiştirmez. O bir İbrani/İsrailoğulları ya da Arap aidiyetinde olsa da inanç/din olarak İslam dini üzere bir Müslüman'dır. Hz. İbrahim, Hz. Lut, Hz. Şuayb ve Hz. İsmail gibi.. Kur'an açısından önemli olan da budur.
Eyyub’un(a.s) yaşadığı bölgeye ve çevresine bakıldığında, Hz. İbrahim ve sonrası peygamberlerin elçi olarak görev yaptığı bu topraklarda İbrahim'in dininin, Hz. Eyyub'a kadar hatta Hz. Muhammed'e kadar devam ettiği, kabul edilmesi gereken bir vakıadır. İster Hz. Eyyub, İshak sonrası yaşayan nesil ve resullerden, isterse bu silsile içersindeki herhangi bir evrede yaşamış Arap veya başka etnik kökenli olsun, Kur'an perspektifinden bakıldığında o, bir Müslüman ve bir İslam peygamberidir.
Hz. Eyyub’un Tevrat akidesinde bir resul olmasının maddi delillerini Tevrat’ın Ketuvim bölümünden olan müstakil “Eyyub” kitabından ve onda yer alan ibadet kısımlarında anlatılanlardan da görmek mümkündür. “Bu şölen dönemi bitince Eyyub onları çağırtıp kutsardı. Sabah erkenden kalkar, "Çocuklarım günah işlemiş, içlerinden Tanrı'ya sövmüş olabilirler" diyerek her biri için “yakmalık sunu” sunardı. Eyyub hep böyle yapardı.”[xxx] ”Şimdi yedi boğa, yedi koç alıp kulum Eyyub’un yanına gidin, kendiniz için “yakmalık sunu” sunun. Kulum Eyyub sizin için dua etsin.”[xxxi]
Eyyub peygamberin bizzat uyguladığı ve bir diğer Tevrat anlatımında da en yakın üç arkadaşının yapmaları gereken bir ibadet şekli[xxxii] olarak emredilen “yakmalık sunu” ibadeti; İbrâni kökenli İbrahim dininin, onun soyu resullerinin uyguladığı bir ibadet ritüelidir. Günümüzde bile Filistin'in Nablus şehrinde yaşayan Samirî "Yahudi"leri tarafından bu bölgedeki Gerizîm dağında hala uygulanan bir ibadet şeklidir.
Tevrat'ta bu ritüel şöyle anlatılmaktadır: "RAB Musa'ya şöyle dedi: İsrailliler'e buyur ve de ki: 'Bana olan sunuyu, beni hoşnut eden koku olarak yakılan sunu için yiyeceği belirlenen zamanda bana sunmaya dikkat edeceksiniz.' Onlara de ki, 'RAB'be sunacağınız yakılan sunu şudur: Günlük yakmalık sunu olarak her gün bir yaşında kusursuz iki erkek kuzu sunacaksınız. Kuzunun birini sabah, öbürünü akşamüstü sunun."[xxxiii]
Bir Tevrat ritüeli/geleneği olan “yakmalık sunu” için aynı zamanda Hz. İbrahim’den beri sunak “Sunak/Mezbah”lar inşa edildiği Tevrat anlatımlarında mevcuttur. “Oradan Beyt-El'in doğusundaki dağlık bölgeye doğru gitti. Çadırını batıya düşen Beyt-El'le doğuya düşen Ay Kenti'nin arasına kurdu. Orada Rab'be bir mezbah (Sunak) yaptı ve Rab'be yakardı.”[xxxiv]
O halde tüm bu anlattıklarımızdan Hz. Eyyub'un; İbranî Hz. İbrahim oğlu, İshak oğlu, Evs oğulları neslinden ve sonradan Araplaşmış bir şahsiyet olduğunu; dininin ise İslam olduğu sonucunu çıkarmaktayız.
Hz. Eyyub'un etnik ve dini konumu, tıpkı atası İsmail'in konumu gibidir. Bu yüzden Kur'an'da; Hz. Eyyub da, İsmail(a.s) de İsrail oğulları peygamberleri silsilesi içerisinde sayılmışlardır. "İnnâ evhaynâ ileyke kemâ evhaynâ ilâ nûhin ven nebiyyîne min ba’dihî, ve evhaynâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûbe vel esbâti ve îsâ ve eyyûbe ve yûnuse ve hârûne ve suleymâne, ve âteynâ dâvûde zebûrâ"[xxxv] Kur'an, bu ayet örnekliğiyle, Yahudi rabbilerinin, dinci-ırkçı etnik bakışı ile muharref hale gelen Tevrat'taki Hz. Eyyub hakkındaki tahrifi düzeltmekte ve böylece Allah'ın nezdinde asıl olanın ırk değil, akide olduğu vurgulamaktadır.
e-Hz. Eyyub'un ailesi ve serveti:
Kur'an-ı Kerim Hz. Eyyub'un ailesi ve malvarlığı hakkında herhangi bir açıklama yapmamaktadır. Onun hakkında mufassal malumatı Tevrat'ın Eyyub kitabındaki açıklamalardan edinebilmekteyiz.
Tevrat'ın verilerine göre Hz. Eyyub'un ailesi ve mal varlığı şöyledir: "Yedi oğlu, üç kızı vardı.Yedi bin koyuna, üç bin deveye, beş yüz çift öküze, beş yüz çift eşeğe ve pek çok köleye sahipti. Doğudaki insanların en zengini oydu.Oğulları sırayla evlerinde şölen verir, birlikte yiyip içmek için üç kız kardeşlerini de çağırırlardı."[xxxvi]
Tevrat'taki bu bilgilerden anlaşılıyor ki, Hz. Eyyub hayvancılıkla uğraşan bir kişidir ve edindiği servet sıradan bir mal varlığı değildir. Ve ailesi de kalabalıktır. Hz. Eyyub'un variyetini, Tevrat kıssasındaki Şeytan'ın, Eyyub'a(a.s) dair, Allah ile mukalemesinde, sarf ettiği şu sözlerinde de görmek mümkündür. "Onu, ev halkını, sahip olduğu her şeyi sen çitle çevirip korumadın mı? Elleriyle yaptığı her şeyi bereketli kıldın. Sürüleri bütün ülkeye yayıldı."[xxxvii]
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar
DİPNOTLAR
[i] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab25 / 25-34.
[ii] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c. XIV, s.198–199;
Konyalı Mehmed Vehbi, Büyük Kur’an Tefsiri, c.IX-X, s. 3467.
Mevdudi; Tefhim’ül Kur’an tercümesi, c.III, s.325;
Abdullah Aydemir; A.g.e, s.97.
[iii] Mevdudi; A.g.e, c.III, s.325.
[iv] (İbranice)Iyyob/Eyyub(Arapça)” Eyyub'un adının etimolojisine dair bakınız: T.D.V. İslam
Ansiklopedisi, Eyyûb maddesi, c.XII, s.16.
[v] Muhammed Esed; A.g.e, c.II; s.661.
[vi] Neşet Çağatay; İslam öncesi Arap tarihi ve cahiliye çağı, s.46.
[vii] Abdullah Aydemir; A.g.e, s.97.
[viii] Mevdudi; A.g.e, c.III, s.325.
[ix] Afif Abdulfettah Tabarra; Kur’an’da Peygamberler ve Peygamberimiz, s.248;
Abdullah Aydemir; A.g.e, s.98.
[x] Tevrat'ta geçen Uts adı için bakınız: Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab10 / 23; Tekvin
Kitabı; Bab22 / 21; Yeremyanın Mersiyeleri; Bab4 / 21
[xi] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab22 / 21;
[xii] Kitabı Mukaddes; Eyub kitabı; Bab1/1.
Süleyman Ateş; Yüce Kur’an’ın çağdaş tefsiri, c.VII; s.475;
D.İ.B; Kur’an yolu Türkçe meâl ve tefsir, c.3, s.695;
T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Eyyûb maddesi, c.XII, s.16.
[xiii] D.İ.B; Kur’an yolu Türkçe meâl ve tefsir, c.III, s.695;
T.D.V. İslam Ansiklopedisi, Eyyûb maddesi, c.XII, s.16.
[xiv] "Yunanlıların Edoma dedikleri Cibal bölgesi, yani Edom yöresine Yahudiler de Saîr adını veriyorlardı." M. Şemsettin Günaltay, İslam öncesi Arap tarihi, s.62.
[xv] Süleyman Ateş; A.g.e, c.V; s.517.
[xvi] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, c.IX. s. 99.
[xvii] Jewish Encylopedia; s. 193; Jewish Encylopedia.com; Job maddesi.
[xviii] Muhammed Esed; A.g.e, c.II, s.661.
[xix] "İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü; kırmızı bir cüppeyi andırıyordu. Adını Esav koydular….. Yakup'a, "Lütfen şu kızıl çorbadan biraz ver de içeyim. Aç ve bitkinim" dedi. Bu nedenle ona Edom(kızıl) adı da verildi." Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab25 / 25-30.
[xx] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab 36 / 1-3.
[xxi] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab 36 / 1-3.
[xxii] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab26 / 34-35.
[xxiii] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab25 / 22.
[xxiv] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab27 / 1-40.
[xxv] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab36 / 6-8.
[xxvi] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab 36 / 31, 43.
[xxvii] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab25 / 1-4.
[xxviii] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab25 / 2-4.
[xxx] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 1 / 5.
[xxxi] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 42 / 8.
[xxxii] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 42 / 7-8.
[xxxiii] Kitab-ı mukaddes; Sayılar; Bab 28 / 1-4.
[xxxiv] Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab 12 / 8. Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı; Bab 13 / 4;
Kitab-ı mukaddes; Yeşu; Bab 8/ 30. Kitab-ı mukaddes; Tekvin kitabı;Bab 26/ 25; Kitab-ı
mukaddes; Tekvin kitabı; Bab;33/ 20.
[xxxvi] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 1/ 2-4.
[xxxvii] Kitab-ı mukaddes; Eyub kitabı; Bab 1/ 10.
|