MİSYON ve MİSYONERLİK
Her ne kadar, evrensel yapıya sahip bütün dinleri ihtiva etmekle birlikte; Misyon ve Misyonerlik, Hıristiyanlıkla beraber vücut bulmuş bir olaydır. Bu yüzden Hıristiyanlık tüm dünya'ya yayılmış ve tutunabilmiştir.
Latince'deki "Missio"dan türeyen İngilizce ve Fransızca'da "Misyon" şeklini alan ve Türkçe'ye de aynı kelime olarak geçen misyon kelimesi; görev, yetki, özel bir işin yapılması gayesiyle göreve aracılık etme gibi manalara gelmektedir.
Hıristiyanların kutsal kitabı Matta İncil'inde, Hz. İsa Misyonu şöyle tarif etmektedir. "İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: 'Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi." "Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin.""Size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim." (Matta; Bab,28 / 18-20) buyurarak Hıristiyanlık dininin tüm insanlara öğretilmesini istemiştir.
İşte bu emirle birlikte önce "Sanal İsa"nın ! havarisi ilk Misyoner Pavlus'un; Kudüs'ten, Roma'ya kadar olan Akdeniz ülkeleri yolculuğu ile başlattığı, İncil'i yayma misyonu çağdaş Hıristiyanlarca devam ettirilmektedir. Halen elde mevcut dört İncil'in yanı sıra okutulan ve "Talimi İnciller " adı verilen 23 metin içersinde en başta geleni "Habercilerin işleri" kitabında; Aziz Pavlus'un, İsa'nın@ öğretilerini yaymak için yaptığı yolculuklar, yani ilk misyoner faaliyetler anlatılmaktadır.
Habercilerin işlerinde İsa'nın havarisi Aziz Pavlus, bu misyon gezilerinin sebep ve amacını şöyle açıklar:
Aziz Pavlus'tan sonra; İsa'nın ilk havarilerinden olam Aziz Petrus'un Roma Katolik kilisesini kurması ve otoritesinin Hıristiyanlar üzerinde sağlanması ile birlikte, sistemli olarak tüm dünya'da Hıristiyanlığın yayılması amacıyla Vatikan kilisesi önderliğinde çalışmalar yapılmaya başlanmıştır.
Bunun doğal bir sonuç sayılması gerekir, her inanç, her ideoloji, her din kendisini diğerlerine anlatma , diğerlerini kendinden haberdar etme eğilimindedir. Bu kaçınılmaz bir vakıadır. Ancak Hıristiyanlık teolojisinde Misyon ve Misyonerlik; diğerlerine bakarak daha sistemli, hiyerarşik ve düzenli olarak devam ettirilmektedir.
Daha sonraki yıllarda Hıristiyanlık ve Vatikan kilisenin bu konumunu iyi değerlendiren Roma , Bizans ve diğer Avrupa krallıkları; Hıristiyanlık Misyon ve Misyonerliğini kendi emperyalist amaçları doğrultusunda siyasi olarak kullanmaya başladıklarını görmekteyiz. Zaten İsa'dan sonra, Hıristiyanlık ve bu dine tabi Hıristiyanların gördükleri şiddet ve mezalim ve baskılar; Roma imparatorlarının Misyon ve Misyonerlik hakkındaki; kendi emperyalist amaçları açısından kullanılabilirlik vasfını fark etmelerinden sonra değişmiştir. Bunu fark ettikleri o andan itibaren, Roma imparatorları; Hıristiyanlık dini ve onun resmi temsilcisi Vatikan kilise kurumunu kontrollerine alma çabalarına başlamışlar ve ne kadar kontrol yükselmişse, Hıristiyanlık; Roma ve sırasıyla Bizans ve diğer Avrupa krallıklarının resmi dini haline dönüşmüştür.
Topraklarını genişletmek isteyen imparatorlar, Krallar, Kayserler; Hıristiyanlığın ve kilisenin bu sistemli gücünden yararlanarak; din adına hareket ettiklerini sanan ki, zavallı Hıristiyan dindarlar açısından böyle olmalıdır. Ele geçirilmek istenen yerlere yollanmışlar, Zavallı Hıristiyan misyonerler; ulaştıkları toprak sahiplerini ve diğer insanları, Hıristiyanlık dinine davet edip Hıristiyan yaparlarken aynı zamanda; bağlı bulundukları ülkelerin imparatorlarına ve krallarına toprak ve adam kazandırarak, onların ihtişamlı görünen yaşamlarında daha da azgınlaşmalarını, toplumlar üzerindeki zulüm ve baskılarını devam ettirmelerini sağlamışlardır.
Bu yüzden Afrikalılar arasındaki yaygın bir deyim Misyon ve Misyonerliğin işlevini en güzel biçimde yansıtmaktadır.
Hıristiyan yapılan toprakların maddi verileri bu dünyanın yöneticilerine manevi unsurları da kilisenin denetimine verildiğinde; Vatikan kilisesi adına hareket eden Misyonerlik, görevini yapmış oluyordu.
Böylece yüzyıllarca Afrika, Uzakdoğu, Amerika, Avustralya gibi coğrafyalarda faaliyet gösteren Vatikan Kilisesi ve emperyalist Avrupa yöneticilerinin askerleri Misyonerler; milyonlarca insanın inançları, toprakları ve yaşamları üzerinde etkili oldular.
Birinci dünya savaş öncesi ve sonrası dönemde Osmanlı imparatorluğu topraklarındaki Hıristiyan tebaa üzerindeki çeşitli Misyoner okul, sağlık kuruluşu kuran Misyonerler; çeşitli emperyalist oyunlarla; Ermeni ve Rumlara ve diğer Osmanlı azınlıklarına verdikleri güvencelerle; emperyalist İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikan devletlerinin Osmanlıyı bölmesine aracılık etmişlerdir.
Asya kıtasında, Hindistan'daki İngiliz destekli Misyonerler; Hindistan Müslümanlarının bölünmesine; Hindistan'da kalan Keşmir gibi topraklardaki Müslümanların esaret içersinde yaşamalarına sebep olmuşlardır. Uzakdoğu'da emperyalistlerin öncülüğündeki misyonerler; Müslümanların yönetimlerini bölerek, çeşitli devletlerde azınlık statüsünde yaşamalarına , eziyet görmelerine neden olmuşlardır.
Dünya işlerini, İmparator, Kral ve Kayserlere veren Vatikan kilisesi bu işlevini bugünde sürdürmektedir. Global dünya'da ayak basmadık yer bırakmayan Vatikan kilisesi önderliğindeki Hıristiyan misyonerler, kayserleri adına keşif birlikleri olarak görev yapmaktadırlar.
BOP VE GOP gibi emperyalist avenjelik Hıristiyan yayılmacılığı projelerinin bölgedeki keşif kolları Misyoner kuruluşlar ve onların misyoner bireyleridir. Aynı zamanda Hıristiyanlığın kutsal 7 büyük kilisesinin bulunduğu Anadolu toprakları; "Hıristiyanlığın Anavatanı" olarak gören, misyonerlerin dini hedefi; hem de arkalarındaki, başta Amerika olmak üzere diğer batılı emperyalist ülkelerin maddi zenginliklerine göz diktikleri bir ülke konumundadır.
Misyonerler, Ortadoğu ve Asya topraklarında kendilerine en büyük engel gördükleri Türkiye Cumhuriyeti topraklarında; azınlık statüsüne sokmaya çalıştıkları, Müslüman Kürt ve Alevi Türk vatandaşlarının yaşadığı bölgelerde, dini muhteva altında gözükerek, siyasi çalışmalar yapmaktadırlar.
Bu hususta onların destekçileri ve hamileri, batılı Hıristiyan emperyalist ülkelerdir. Bu kez ilkeleri (misyon) İncil değil Hümanizm, dinler arası diyalog, İbrahim'i dinler birliği , din hürriyeti, hak, hukuk, insan hakları gibi Hıristiyanlıkla yoğurup, kendi lehlerine yorumlamalarla, ürettikleri beşer ürünü emperyalizm incileridir.
Geçmişte Misyoner okulu, sağlık kuruluşu, Hıristiyan dindaşlarına yardım çatısı altında Misyonerliği pazarlayan Vatikan ve arkasındaki Haçlı emperyalist ülkeler; 1962 ve 1965 yıllarında Roma'da yapılan 1. ve 2. Vatikan konsillerinden sonra; dinler arası diyalog, İbrahimî dinler birliği, eski kiliselerin onarımı gibi çatılar altında Türkiye ve diğer ülkelerden Müslüman kişi ve kuruluşları da yanlarına alarak yapmaya başlamışlardır.
Amerika'nın da Avenjelik Protestan kilise kuruluşlarını devreye sokarak faaliyet gösterdiği Türkiye'deki Misyonerler; "Diyalogcu" Müslüman cemaatle , "samimi diyalog"; Misyonerliğe ve diyaloga karşı çıkan Müslümanlarla "soğuk monolog" yaparlarken, Amerika'dan yönetilen cemaat vasıtası ile; İslami gazetelerde ve televizyonlarda, Müslümanların düzenlediği sempozyum, panel ve konferanslarda rahatlıkla yeni yüzleri ile faaliyet göstermektedirler.
Bu topraklarda bin yıldır yaşayan bizler ve diğer Ortadoğu ve Asya'da tehdit altındaki Müslümanlar, Misyonerlik maskesi altında siyaset yaparak emperyalizmi pazarlayan Misyonerlere ve Misyoner S.T.K'lara karşı; İslam'a daha sıkı sarılmalı, tarihlerindeki Misyoner faaliyetlerin onlara neler kaybettirdiğini araştırmalı ve ifşa ederek toplumlarını bilgilendirmelidirler. Onların bu zararlı faaliyetlerine karşı; daha çok kitap, daha çok görsel ve yazılı basın ve yayın faaliyeti, daha çok sempozyum, konferans ve paneller tertip ederek, toplumları ve tehdit altındaki diğer insanların bilgilenmeleri sağlanmalıdırlar.
Tehdide, "Zehir"e en iyi "Panzehir" tehdidin boyut ve zararları hakkında bilgilenmek, toplumu bilgilendirmek ve onu stabil hale getirmek için zihinlerde mahkum eden çalışmalar yapmaktır.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar
|