6 Şubat günü resmi bir ziyaret görünümünde Türkiye’ye gelecek olan Mahmut Abbas’ın, hangi kimlikle Türkiye’yi ziyaret ettiği muğlâktır. 9 Ocak 2009’da cumhurbaşkanlığı görev süresi resmen dolan Abbas, olsa olsa; Filistinlileri değil, Filistin’i esaret altında yaşatan, ABD-AB, Siyonist İsrail ve Arap-ırkçı Mısır ve diğer rejimlerin temsilcisi olarak Türkiye’ye gelmektedir. Muhakkak olan bir şey varsa Filistin ve halkı için değil kendi iktidarı ve kendini iktidarda görmek isteyen malum ülkeler için dilek ve taleplerde bulunacaktır.
Mahmud Abbas, Filistin’de doğmuş ancak hayatının çoğu kısmı Filistin dışında geçmiş bir kişidir. Kahire ve Şam üniversitelerinde hukuk öğrenimi gören Abbas; 1959 yılında Yaser Arafat ile birlikte; “Harekât el-Tahrir el-Vatani el-Filistini” “Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi” adıyla kurulan ve kısa adıyla El-Fetih olarak adlandırılan FKÖ’nün kurucuları arasında yer almıştır.
İyi bir öğrenim alan Abbas’ın yaşamı Filistin dışında geçmesine rağmen El-Fetih’in kilit noktalarında yer almayı bilmiş bir isimdir. El-Fetih örgütü saflarında ön plana çıkmadan faaliyet gösteren Mahmud Abbas, mali işler ve ulusal ve uluslararası ilişkiler sorumluğu gibi önemli görevlerde bulunmuştur. Yaser Arafat ve El-Fetih adına açık ve gizli görüşmelerde her türlü diplomatik ve istihbarat birimleri ve sorumlularıyla temaslarda bulunan ve bu sayede kendine uluslararası sahada prestij sağlayan Abbas’ın, el Fetih içerisindeki en kilit görevi 1993 yılında yapılan Oslo görüşmelerine katılması olmuştur.
Hukuk eğitimi görmenin verdiği avantajla Filistin heyeti başkanlığına getirilen Mahmud Abbas, Yaser Arafat’ın açık, Batı’nın zımnen destekledikleri bir kişi olarak Oslo’da İsrail’i tanıma yolunda imzalar atarak, barış adamı imajıyla “güvercin” lakabıyla isimlendirilmiş ve Batı’nın El Fetih içerisindeki Truva atı konumunda olmuştur. Siyonist gruplarla diyalog yapılmasını destekleyen Abbas’ın, Arafat sonrası için iyi bir yatırım yaptığını da belirtmek lazımdır.
Filistin devletinin tanınması namına yaptığı çalışmalar ve attığı imzalarda aslında Siyonist İsrail devletini Filistin halkı ve örgütleri nezdinde yasallaştırma çabalarının olduğu görülmektedir.
Nitekim 2003 yılında Arafat’ı devirmeye karar veren Siyonistler ve onun “küresel küfür gücü” yandaşları; Mahmud Abbas’ı önce başbakan, Arafat’ın zehirlenerek öldürttürülmesinden sonra Cumhurbaşkanı olarak Filistin sözde özerk yönetim /devletçiğinin başına gelmesini organize ettiler.
Mahmud Abbas’ın, Filistin Cumhurbaşkanı oluncaya kadarki faaliyetlerinde “küresel küfrün” ve Siyonizm’in, Filistin içindeki eli olarak hareket ettiğini rahatlıkla gözlemlemek mümkündür. Bunu dört ay süren Filistin hükümeti başbakanlığında Arafat’a rağmen Batı’ya ve Siyonistlere daha da ödün vermeye çalışmasıyla belli etti. Bu yüzden başbakanlığı sadece dört ay sürdü. Ömrünün ekser kısmı Batı ülkelerinde, onların kültürü içersinde yaşamakla geçen Mahmud Abbas, laik, seküler, milliyetçi ve aynı zamanda Batı modeli kültür ve çağdaş medeniyetine aşina ve gönüllü bir kişi olarak, Filistin halkının öz kültür ve isteklerine, dolayısıyla İslami ilkelere yabancı bir kişiliktir.
Filistin özerk yönetim/devletçiğinin başına getirilme gayesi de Siyonist İsrail’in gelecekteki siyasi ve coğrafi yapılanmasını kolaylaştırmak ve bu durumu Filistin halkına kabul ettirmek ve Filistin halkını laik, millî ve çağdaş seküler anlayışta bir özerk/federal/otonom uydu bir yönetim yapılanmasına götürmek amaçlıdır.
Arafat ile istedikleri neticeye ulaşamayan Siyonist güçler ve destekçileri Abbas ile yeni bir “toplumsal mühendislik” girişimde bulunmuşlardır. Siyonist İsrail ve destekçilerinin bu “toplumsal mühendislik” atakları, Filistin halkına; ABD-AB yardımları, Dünya Bankası, BM fonları ve İsrail’in vergi gelirlerinden paylar adı altında ekonomik satın alma girişimleri ile birlikte allanıp pullanıp sunulmasına rağmen tutmamıştır.
Siyonistlerin ve destekçilerinin tüm çabalarına rağmen; El-Fetih çevresi diyebileceğimiz mutlu azınlık ve onların parasal destekle yanına çekebildikleri haricinde, Filistin halkı bu girişimlere, Siyonistlerin açısından olumlu sayılacak tepki vermemişlerdir.
Siyonizm ve destekçisi “küresel küfür” güçlerinin, Filistin toprakları ve halkı üzerindeki bu kirli projeleri, Filistin halkı içinden çıkan Hamas örgütünü güçlendirmiş ve 2006 yılında yapılan genel seçimlerde Hamas; Mahmud Abbas-Dahlan ve El-Fetih çetesine ezici bir üstünlük sağlayarak Filistin halkının temsilcisi olmuştur.
Hamas’ın bu siyasi zaferi, Filistin sözde devletçiğinin lideri konumundaki Abbas’ı ve örgütü El-Fetih’i telaşlandırmıştır. Filistin halkı üzerindeki “toplum mühendislikleri” ters tepen “küresel küfür güçleri” ve onların Ortadoğu piyonları Siyonist İsrail; Batı Şeria ve Gazze’yi fiili olarak ayırıp, Hamas yönetimini zora sokmuş ve ardından Hamas’ın kontrolünde kalan Gazze’ye abluka ve ambargo ve katliamlarla, Abbas ve El-Fetih lehinde bir sonuç çıkarmaya çalışmıştır. Ülkelerinde HAMAS türü yapılanmalar istemeyen Arap ülkeleri de Mahmud Abbas ve El-Fetih’in arkasında, siyasi ve ekonomik destekçi olarak yer almaktadırlar.
Filistin Cumhurbaşkanlığı görev süresi sona ermesine rağmen; hukuksal anlamda Filistin özerk yönetimi/devletçiğinin temsilcisi sayılamıyacak olan Mahmud Abbas zorla bu görevi sürdürmeye çalışmaktadır. ABD-AB ve Arap-ırkçı rejimlerinin zoraki destekleriyle ayakta tutulmaya çalışılarak, Hamas’a rağmen Filistin halkının temsilcisi konumunda gösterilmeye çalışılan Abbas, ancak Siyonist İsrail ve destekçilerinin temsilcisi olabilir.
Hukuken ve demokratik olarak 2009 yılı 9 Ocak tarihinde Cumhurbaşkanlığı görev süresi ve Filistin halkının temsilciliği sona ermiş olan Abbas, Hamas’a karşı siyasi üstünlük sağlamak gayesiyle, Hamas’ı destekleyen Türkiye cumhuriyeti hükümetine ziyarette bulunmaktadır.
Abbas’ın Türkiye ziyaretinin hedefi, İran’dan sonra Hamas’ı destekleyen ikinci Ortadoğu ülkesi olan Türkiye’nin, Hamas’a olan desteğini sona erdirmek amaçlıdır. Abbas’ın tek derdi Hamas’tır. ABD-AB ve İsrail koalisyonunun isteklerini ve aynı zamanda Mısır’ın ortak taleplerini de dile getirmesi beklenen Abbas; Türkiye’den Hamas’a olan desteğin çekilmesinden başka bir şey istemeyecektir.
Türkiye’nin Hamas’a olan desteğinin ve Hamas’ın İsrail’e karşı kazandığı zaferin, El-Fetih ve Mısır gibi onları destekleyen Arap ülkelerindeki iktidarlar aleyhinde meydana gelen olumsuz durumu hatırlatarak; Hamas’tan desteğin çekmesini talep etmesi beklenen Mahmud Abbas, bu konumuyla Filistin halkının değil, “küresel küfür güçleri” ve onun Ortadoğu’daki Siyonist, Arap ırkçısı ve laik ülke iktidarlarının temsilcisi konumundadır.
Mahmud Abbas aynı zamanda, Cumhurbaşkanlığı görev suresinin dolması ve genel seçimlere bir sene kalması nedeniyle hukuki olarak Cumhurbaşkanlığı ve genel siyasi seçimlerin birlikte yapılması zaruretinden dolayı; yapılacak bu seçimlerde Filistin’in yönetimine, El-Fetih örgütü siyasi yapılanmasıyla beraber gelebilmek amacıyla Türkiye’den siyasi destek aramaktadır.
Hamas’a olan siyasi ve ekonomik destekleri akamete uğratabildiği derecede, gelecekteki Filistin seçimlerinde Filistin yönetiminde yeniden söz sahibi olabilecek olan Abbas, Türk hükümetine durumunu arz ederek Filistin’in hukuki ve demokratik temsilcisi olan Hamas’ın terk edilerek, kendisi ve El Fetih’in desteklenmesi ve Filistin’in temsilcisi kabul edilmesini talep edecektir.
Davos’ta, Siyonist İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e okkalı bir tavır göstererek İsrail’in zulümlerine dur diyen Başbakan Tayyip Erdoğan ve AK Parti hükümetinden; “küresel küfür güçleri” ve onların Ortadoğu’daki piyonları Siyonist İsrail, Mısır ve diğer Arap ırkçı rejimlerinin gayri İslami ve gayri insani isteklerinin dilencisi olarak, görüşmelerde bulunmak üzere Türkiye’ye gelen ve Filistin halkının meşru temsilcisi olmayan Mahmud Abbas’a; Davos’taki aynı tavrı yeniden göstermesini, Filistin ve Gazze’deki, Siyonist zulme sessiz kalmasının hesabını sormasını ve eli boş geri yollayarak haddini bildirmesini temenni ediyoruz.
Mahmud Abbas ve El-Fetih, Filistin davasına sahip çıkmak istiyorlarsa yaptıklarından tövbe ederek, Hamas’ın meşru temsilciliğini kabul edip Siyonistlere karşı Hamas ile beraber omuz omuza hareket etmelidirler. Aksi halde Filistin halkı ve tarih onları karanlığa gömecektir.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar