Hz. Süleyman ve Bakır
Hz. Süleyman’ın milattan önce 1.000 senesinde tahta çıktığı kabul ediliyor. 1937 senesinde American Schools of Oriental Research üyesi jeolog, tarihçi ve mimarlardan oluşan bir heyet tarafından yapılan araştırmalarda, Kudüs ile Akabe arasında demir ve bakır yataklarına rastlanmıştır ve bunların Akabe Körfezi civarında Hz. Süleyman (as) tarafından işletilen bakır madenleri olduğu anlaşılmıştır.
Akabe’de “Telle’l-Halife” mıntıkasında bugünlerden pek farklı olmayan usullerle bakır madenini eritip külçe haline getiren işletmelerin kalıntıları bulunmuştur. Bölgede kuzeyden güneye doğru esen rüzgarın bu işletmelere “körük” vazifesi yaptığı anlaşılmaktadır.
Hz. Süleyman’ın bakır işletmelerinden birinde yukarıda zikrettiğimiz heyetin yaptığı araştırmalarda, duvarların hala yeşil renkte olduğu görülmüştür. Tuğladan yapılmış ısıya dayanıklı fırınlara konan bakır filizleri, burada yakılarak eritiliyordu. Kuzeyden esen rüzgar, ateşin daha iyi yanmasını temin ettiği gibi, eriyen madenin üzerinde biriken köpüğü de alıp götürüyordu. Bugün bu tip işletmelerde, kompresörlerden elde edilen suni rüzgar kullanılıyor (Bessemer Sistemi).
Ne Sümerlerde, ne de Mısır’da bu gibi büyük endüstri kalıntılarına rastlanmamıştır. Oralarda bulunanlar oldukça küçük işletmelerdir. Hz. Süleyman’a ait olduğu ifade edilen işletmelerdeki bu yüksek tekniğin nasıl geliştirildiği hale bilinemiyor. Bu sır, Kur’an’ı Kerim’de saklı. Sebe suresi 12. ayet: “…Onun için erimiş bakır kaynağını sel gibi akıttık.”
Akabe Körfezi civarında "Bakır Endüstrisi Merkezi" diyebileceğimiz madenler,
Hz. Süleyman (as) zamanının en büyük işletmelerinden biriydi.
|
Kuzey Filistin’deki Megido Harabelerinde 1925 senesinde Chicago Üniversitesi Orient Enstitüsü arkeologları tarafından yapılan araştırmalarda, Hz. Süleyman zamanına uzanan kalıntılara rastlanmıştır. Gordon Loud ve P.L. Guy adlı arkeologlar, yaptıkları kazılarda çok büyük duvarlarla karşılaşmışlardır. Öyle ki; duvarların uzunluğu 60 metreye ulaşıyordu. Yapılan incelemeler neticesi bu kalıntıların Hz. Süleyman zamanında inşa edilen büyük buğday silolarından biri olduğu anlaşıldı. Daha sonra bu tip silolara diğer şehirlerde de rastlandı.
Megido Harabelerinde ayrıca dikdörtgen şeklinde bina kalıntıları tespit edildi. Kabin halinde inşa edilen bu yapıların “tavla” yani at barınağı olduğu anlaşıldı. Arkeolog Guy, bu tavlada 450 atın barınabileceği bir kabin tespit etti. Ayrıca içine 150 araba yerleşebilecek bir de kapalı salon bulundu.
“Hani bir ikindi vakti ona duruşu ayrı güzel, koşusu ayrı güzel atlar sunulmuştu. Süleyman ‘Benim mala olan sevgim, Rabbimi tefekkür etmeme vesile olmasındandır’ dedi.” (Sad 31-32).
Hz. Süleyman’ın Kudüs’te inşa ettirdiği Mescid-i Aksa, bir mimari harikasıdır. Kudüs, çok eski bir şehirdir. Öyle ik; Hz. İbrahim bu şehre geldiği zaman (milattan önce 1.900) şehir surlarla çevriliydi. Kudüs’ün eski adı olan UR-ŞALEM, Sümerce bir kelime. Sözlük manası, “Devr-i daim şehri.” Kudüs’ün tarihi, tufan öncesine kadar uzanıyor.
Hz. Süleyman’la ilgili bu kısmı yine bir ayet-i kerime ile bitirelim: “And olsun biz, Davûd'a da Süleyman'a da bir ilim verdik. Onlar şöyle dediler: "Bizi, mümin kullarının bir çoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun.” (Neml 15).
Sebe ülkesinin Ma'rib şehrinde ortaya çıkartılan mabedin
rekonstrüksiyonu |
"Onlar Süleyman için, kalelerden, heykellerden, havuzlar gibi çanaklardan, yerinden kaldırılamaz kazanlardan ne dilerse yaparlardı." (Sebe 13)
* * * * *
Yukarıdaki resim, Mescid-i Aksa'da bulunan taşınması güç
bir kazan resmine aittir. |
Yararlanılan Kaynaklar: Norman P. Ros, William Jay Gold ve Edward A. Hamilton, The Epic of Man; Werner Keller, Und Die Biebel Hat Recht; Fritz Volkmar, Einführung in die Bieblische Archeologie.
Kaynak: Ali Gürbüz, “Hz. Süleyman ve Bakır”, Zafer Derg., Kasım 1991, sayı: 179, s. 31-33.
|