SEBE ÜLKESİ
Sebe ülkesi, milattan önce 1.000 yıllarında bugünkü Yemen’de varlığını sürdüren bir imparatorluktu. Habeş Devleti de, Sebe’nin idaresi altındaydı. Başşehri MA’RİB olan ve Kur’an’ı Kerim’de adı geçen Sebe ülkesi, bugün çölde kumların altında bulunmaktadır.
“Çok geçmeden hüdhüd geldi ve [Hz. Süleyman’a] dedi ki: ‘Senin bir şeyi öğrendim ve Sebe kavminden sana gerçek bir haber getirdim. Orada bir kadını onlara hükümdarlık eder buldum ki, hükümdarlara layık her şey ona verilmiştir. Onun çok büyük bir de tahtı var. Onu ve kavmini, Allah’ı bırakıp da güneşe secde ediyorlarken buldum. Şeytan onlara, yapıp ettiklerini süslü gösterip onları yoldan saptırmış.” (Neml 22-24).
“And olsun, Sebe' için kendi meskenlerinde bir ibret vardı. Sağ ve soldan iki bahçe. Rabb'inizin rızkından yiyin de O'na şükredin. Tertemiz bir belde ve affeden bir Rabb'... Ne var ki onlar yüz çevirdiler; biz de üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı, birazcık da sedir ağacı bulunan iki bahçeye çevirdik.” (Sebe 15-16).
“Biz onların yurduyla bereket verdiğimiz memleketler arasında ard arda beldeler meydana getirip aralarında kolaylıkla seyahat etmelerini nasip etmiş ve ‘oralarda emniyet içinde dolaşın’ demiştik. Onlar ise etraftan fakirler gelip onları rahatsız etmesinler diye, ‘Ey Rabbimiz şehirlerimizin aralarını uzaklaştır’ diyerek kendi kendilerine zulmettiler. Biz de onları efsaneler haline getirdik; hepsini darmadağın ettik.” (Sebe 18-19).
Milattan önce 9. asırda kaleme alındığı bilinen Asur Kitabelerinde Sebe ülkesi ile ilgili bilgilere rastlanılmıştır. Bu bilgilere göre: “Sebe ülkesi efsanevi bir diyardır. Krallarına ‘Mukarrib’ adı verilir. Adhanad adlı bir nehir, ülkeyi ikiye bölmektedir. Bu nehrin üzerinde dev bir baraj vardır. Barajda biriken su, bahçe ve tarlalara taksim edilir.”
Bugün yapılan araştırmalarda yukarıda adı geçen barajın 20 metre yüksekliğindeki ana duvarı bulunmuştur. Barajın milattan sonra 542’de yıkıldığı ve Ma’rib şehrinin çöl altında kaldığı anlaşılmıştır.
J. Halévi adlı Fransız ve Dr. Eduard Glaser adlı Avusturyalı ilim adamları, 1855 senesinde Ma’rib Harabelerinde araştırmalar yaptılar. Ma’rib şehrinde bulunan kitabelerden, Sebe halkının kullandığı yazının kaynağının Filistin olduğu anlaşıldı.
1951 senesinde (American Foundation for the Study of Man) adlı vakıf, yaptığı uzun çalışmalar sonucunda Ma’rib şehrindeki büyük mabedi kum altından çıkarmayı başardı.
Birkaç sene sonra Hadramut’ta da kazılar yapıldı. Bu kazılardan da memnuniyet verici sonuçlar alında. Güney Arabistan’ın milattan önce 1.000 yıllarında çok mamur bir ülke olduğu ortaya çıktı. Dünyanın en kıymetli baharatı burada yetiştiriliyordu. Yetiştirilen baharat ve baharat deve kervanları ve gemiler vasıtasıyla Kenan şehirlerine ve Mısır’a gönderiliyordu.
Kur’an-ı Kerim’de Neml suresinde Sebe Melikesinin Hz. Süleyman’ı ziyareti ayrıntılı bir şekilde anlatılmaktadır.
Kaynak: Ali Gürbüz, “Hz. Süleyman ve Bakır”, Zafer Derg., Kasım 1991, sayı: 179, s. 31-33.
|