DİNİ KAYNAKLARDA SUYUN ÇOKLUĞU VE AZLIĞININ GETİRDİĞİ FELAKETLER
Tarih tekerrürden ibaret derler. Nitekim dünya tarihinde gerçekleşmiş olan suyun azlığı kıtlık-kuraklık veya çokluğu Tufan-sel’lere dayanan felaketler kâinat yaşı kadar eski olduğu görülmektedir. Bu felaket veya musibetlerin en başında Nuh tufanı gelmektedir. Allah’ın takdiriyle inanmayanlara bir musibet olarak gerçekleşen Tufan olayından başka yer yer ve zaman zaman meydana gelen su kıtlığı ve suyun çokluğu ile ilgili felaketler, insanoğlunu her zaman korkutmuştur.
İnsanoğlunun Allah’a yaptığı dualarda, kendinin esirgenmesini istediği felaket veya musibetler arasında sel ve kuraklık afatı vardır. Çünkü bu felaketlere karşı insanlar tamamen korumasızdır.
Tam anlamıyla önlem almak veya önlemek mümkün değildir. İnsanlık tarihi veya dinler tarihinde insan topluluklarının başlıca hicret sebebi veya felaket anlatımlarında suyun bolluğuna dayanan Tufan ve seller; aynı zamanda suyun kıtlığından oluşan kuraklık ve buna dayanan yer değişimi dinamizmleri yer almaktadır.
Nuh tufan’ı dünya tarihinin ilk felaket örneklerinden birisidir. Buna göre;“Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları (yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde) boğduk.” (Kur’an/Yunus suresi/73)
Tevrat’ta ise geniş olarak anlatılan Tufan’ın boyutları hayli çarpıcıdır. “Gemiye giren hayvanlar Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi erkek ve dişiydi. RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı. Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı.Sular yükseldi, alabildiğine çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı. Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı. Yükselen sular dağları on beş arşın aştı.
Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, bütün insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü. RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı.” (Tevrat/Tekvin7. Bab/16-23)
Irkçı-Türkçü tarih, orta Asya’da baş gösteren kuraklıklar sonucu, Aral gölü ve Hazar denizinin kurumaları ve kuraklıklar sonrası oluşan kıtlığı aşmak için Anadolu’ya doğru yapılan göçleri anlatmaktadır.
Tevrat Hz. İbrahim’den başlayarak İshak ve Yakup peygamberler dönemindeki kuraklıklar sonucu yaptıkları hicretleri kıssa etmektedir. Buna göre Haran’dan Kenan’a hicret eden Hz. İbrahim, Kenan’da baş gösteren kuraklık ve kıtlık sonucu Mısıra hicret etmek zorunda kalır. Tevrat’ın Tekvin kitabında olay şöyle anlatılır:“Ülkedeki şiddetli kıtlık yüzünden Avram geçici bir süre için Mısır'a gitti.” (Tevrat/Tekvin/12. Bab/10)
Hz. İbrahim sonrası, oğlu İshak peygamber döneminde de kıtlık olduğu Tevrat metinlerinde yer almaktadır. “İbrahim'in yaşadığı dönemdeki kıtlıktan başka ülkede bir kıtlık daha oldu. İshak Gerar'a, Filist Kralı Avimelek'in yanına gitti.” (Tevrat/Tekvin/26. Bab/1)
Kardeşlerinin hilesi ile Mısır’a köle olarak satılan Hz. Yakup’un oğlu Yusuf Mısır zindanlarında iken Firavun’un gördüğü rüyayı yorumlayarak Mısır’a gelecek kıtlığı haber verir. Kur’an-ı Kerim’de Yusuf kıssasında anlatılan kıssada olay şu şekilde aktarılmaktadır: “(Zindandaki) iki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra (Yusufu) hatırlayarak dedi ki: Ben size onun yorumunu haber veririm, beni hemen (zindana) gönderin. (Yusufun yanına gelerek dedi ki:) Ey Yusuf, ey doğru sözlü kişi! (Rüyada görülen) yedi arık ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan (başaklar) hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara (isabetli yorumunla) dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler. Yusuf dedi ki: Yedi sene âdetiniz üzere ekin ekersiniz. Sonra da yiyeceklerinizden az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında (stok edip) bırakınız. Sonra bunun ardından, saklayacaklarınızdan az bir miktar (tohumluk) hariç, o yıllar için biriktirdiklerinizi yeyip bitirecek yedi kıtlık yılı gelecektir. Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara (Allah tarafından) yardım olunacak ve o yılda (meyve suyu ve yağ) sıkacaklar. (Adam bu yorumu getirince) kral dedi ki: "Onu bana getirin!"(Kur’an/Yusuf suresi/45-50)
Hz. Yakup, Kenan’da ortaya çıkan kıtlığa çözüm olarak Mısır’da yiyecek arayışında bulunur ve oraya hicret eder. Tevrat bu durumu şöyle ifade etmektedir: “Buğday satın almaya gelenler arasında İsrail'in oğulları da vardı. Çünkü Kenan ülkesinde de kıtlık hüküm sürüyordu. Yusuf ülkenin yöneticisiydi, herkese o buğday satıyordu. Kardeşleri gelip onun önünde yere kapandılar.” (Tevrat/Tekvin/42. Bab/5-6)
Kardeşleri ile aralarını düzelten Yusuf(a.s) babası Yakup’u(a.s) ilerde sürecek olan kıtlığa tedbir olarak Mısır’a davet eder ve Böylece İsrailoğulları Mısır’da iskân olurlar. “Hemen babamın yanına gidin ve ona oğlun Yusuf şöyle diyor deyin: 'Tanrı beni Mısır ülkesine yönetici yaptı. Durma, yanıma gel. Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve sahip olduğun her şeyle birlikte yakınımda olursun. Orada sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl daha sürecek. Yoksa sen de, ailen ve sana bağlı olan herkes de perişan olursunuz.” (Tevrat/Tekvin/45. Bab/9-11) Böylece Yusuf peygamberin dahiyane idareciliği altında Mısır ve Kenan’da süren kıtlık aşılmış olur. Şer gibi görünen Mısır ve Kenan kıtlığından nice hayırlar çıktığı kıssaların devamı okunduğunda görülecektir.
Su insanın vazgeçilmez ihtiyacı olduğuna göre buna dayanan felaket görünümlü sınanmalar ve buna giden sebepler tekerrür etmeye devam edecek dolayısı ile kuraklık ve onun tabii neticesi kıtlık geçmişte olduğu gibi günümüzde ve gelecekte de insanoğlunun uğraşacağı sorunlar arasında olacaktır.
Yeryüzündeki suyun kıtlığı, kuraklık ve suyun çokluğu, sel, Tufan gibi gelecek olan felaketler doğanın bilinçsiz olayları değildir. Doğal felaketler, Darvinist veya Seküler yaklaşımlarla doğanın var olan sisteminde bilinçsizce kendiliğinden olan bunun yanı sıra insanoğlu tarafından doğanın yanlış kullanımıyla meydana gelen vakıalar gibi takdim edilmiş olsa bile aslında doğayı insanoğluna emanet eden Allah’ın istediği biçimde kullanmayanların azgınlığı ya da insanların davranışlarının imtihan edilmesi yüzünden olduğu inananlar açısından bir gerçekliktir. Kur’an bu durumu şöyle ifade eder: “Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.” (Kur’an/Isra suresi/31)
O halde doğayı Allah’ın istediği biçimde ifrat ve tefrit aşamasında kullanmadan dengeli olarak ondan yararlanmak gerekmektedir. Bunun yanı sıra olacak olan kıtlık, sel ve diğer afetlere önceden hazırlıklı olmak bu gibi afetler gerçekleştiğinde isyan etmeden yeniden düzeni sağlamak veya ondan en az zarar görmek için gayret sarf etmek gerekmektedir.
Cengiz Duman
Araştırmacı-Yazar |